TR

Yönetişim Analizi ve Türkiye’de Bir Model Örneği Olarak Kent Konseyleri Pratiği

Yönetişim Ekseninde Kent Konseylerinin Tıkanıklığı

Yönetişimin özünde, yerel halkın talepleri, aktif katılımı yer almaktadır. Fakat ülkemizde kent konseylerinin kuruluş süreci, yönetişimin özüne uygun düşmediği görülebilir. Çünkü kent konseylerinin ilk çıkış noktası, daha çok yerel inisiyatifler (belediye başkanları), tarafından belirlenmiş ve katılımcı sürecin daha sonra merkezi otorite tarafından yukarıdan aşağıya belirlenmiş bir örgütlenme biçimi olarak zorunlu hale getirilmiştir(Şahin, 2015,s.93). Bunun yanında kent konseylerinin yerel halk tarafından yeterince bilinmemesi, yerel basının ve iletişimin etkin bir şekilde kullanılmaması, kent konseylerinin bilinirliğini ve katılımını sekteye uğratmaktadır. Dolayısıyla kent konseyleri halkın ve sivil toplumun katılımıyla oluşumundan ziyade daha çok yerel siyasi-idari otoritenin bir gücü haline yönelmektedir.

Kent konseylerinin yönetişim felsefesine aykırı bir kimliğe bürünmesinde en önemli rolü “belediye yönetimleri” üstlenmektedir. Nitekim belediye kanunun 76. maddesi “kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir” hükmü, belediye teşkilatı olan yerlerde kent konseyinin zorunlu olarak kurulması, kent konseylerini belediyenin çatısı altında hapsetmektedir. Belediye meclisine sunulan kent konseyi kararlarının hiçbir bağlayıcılığı olmaması ve kararların belediyenin gündemin görüşülüp görüşülmediğinin denetimsizliği, belediye ve kent konseyi sorunsalını açıkça ortaya çıkarmaktadır (Görmez ve Altınışık, 2011,s.40-46). Bu sorunsal belediye meclis üyelerinin görevleri arasında kent konseyi kararlarının görüşülmesinin yer almamasıyla, iki kurum arasındaki belirsizliği/çatışmayı arttırmaktadır. Ayrıca konsey kararlarının sorumluluğu belediye karar organında olduğundan kent konseylerinin böyle bir sorumluluğa sahip olmaması belediye yönetimlerinin kent konseyine mesafeli yaklaşmasına neden olmaktadır. Genel olarak belediye meclis üyeleri, kent konseylerini kendilerinin yerine geçecek bir mekanizma olarak görerek, konseye ve konseyin faaliyetlerine olumsuz yaklaşmakta ve katılımın teminatı işlevini görebilecek olan bu sisteme sahip çıkmamalarına sebep olmaktadır(Özdemir, 2011, s.48).

Kent konseylerinin özünde, kentte yer alan farklı kesimlerden yurttaşların “gönüllü katılımı” yer almaktadır. Kent konseyi üyeleri hiçbir şekilde ücret almamaktadır. Yukarıda bahsedildiği üzere, kent konseylerinin yerel halk tarafından yeterince bilinmemesi, gönüllü katılım konusunda bekleneni vermekten uzak olmaktadır. Bu sebeple belediye yönetimleri, kent konseylerinin zorunlu olarak işlemesi için belediye personeli tahsis etmektedir. Dolayısıyla kent konseylerinin bu yapısı yönetişimin içeriğine/özüne uygun düşmemektedir.

Kent konseylerinin bütçe kaynağı da yönetişimin önündeki engellerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kent konseylerinin bütçesi, doğrudan belediyelerden sağlandığı için kent konseylerini belediyelerin bir uzantısı ve ona bağlı bir örgüt görüntüsü içine sokmaktadır (Kerman vd, 2011, s.24). Bütçe problemleriyle karşı karşıya kalacağını bilen kent konseyleri, çalışma ve projelerini belediyelerin siyasal görüşüne göre yönelme eğilimine girebilmektedir. Bu eğilimler ise belediyeye muhalif seslerin duyurulmasına engel olabilmekte, belediyenin mensup olduğu siyasi partinin görüş ve yorumların önünü açarak yerel siyasi gücü etkilemekten çok iktidarın yeniden üretimine katkı sağlayacağı yönündedir(Şat, 2011,s.126).

Öte yandan belediye başkanlarının, kent konseyleri üzerindeki etkisi göz ardı edilmemelidir. Kent konseyleri ilk kurulduklarında kent konseyi başkanı, doğrudan belediye başkanıydı. Her ne kadar 2006 yılında kent konseyi yönetmeliğinde değişiklik yapılsa da kent konseyleri başkanlarını belediye başkanlarının istek ve önerileri doğrultusunda seçildikleri gibi bir algının devam ettiği görülebilir (Güler ve Mutlu, 2015, s.172). Yerel iktidar dağılımında bu yönelim ise aktörlerin birbirlerini “ötekileştirerek” tanımama düzeyine ulaştırabilmektedir. Yani yönetişimin vurguladığı “çok aktörlü” yapı, politik çıkar ilişkileri nedeniyle tek bir aktörün egemenliğinde bütünleşerek, aktörlerin birbirlerini rekabet halinde hissetmesini sağlayabilmektedir.

Kent konseylerinin dengesiz örgütlenmesi,  bir yönetişim problemi olarak da ortaya çıkmaktadır. Kent konseylerinde mevcut belediye yönetiminin ağırlıkta oluşu, yerel halkın ve sivil toplum örgütlerini katılım konusunda ilgisizliğe itmektedir (Görmez ve Altınışık, 2011,s.42-43). Bununla birlikte kent konseylerine yerel halkın bireysel olarak katılamaması, katılım konusunda bekleneni vermekten uzak kalmaktadır (Yaylı, 2012,s.192). Sonuç olarak kent konseylerinin yönetişim ideali, pratik uygulamalarda oldukça farklı sonuçlara yol açtığı görülebilmektedir.

Sonuç ve Öneriler

Kent konseyleri “çok aktörlü paydaşlar” olarak kentin işleyişine katkı sağlayan, yerel demokrasi ve yönetişim temelinde yer alan kurumlardır. Bu kurumlar, sivil toplum örgütleri, kamu-özel kurum ve kuruluşları ortaklığı kapsamında kentin işleyişi, sorunları bağlamında ortak aklın oluşturulmasını sağlayan mekanizmalar olarak tasarlanmıştır. Ancak yapılan analizde görüldüğü üzere, kent konseylerinin yönetişim yapısı, kent konseylerinin temel problemi olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle, kent konseyleri belediye ile aynı doğrultuda örgütlenmişse etkin bir faaliyet sergilemekte iken belediyeden farklı bir yelpazede örgütlenen kent konseyleri, işlevsiz kalarak kağıt üstünde kaldığı görülmektedir. Kent konseylerinin, kente dair hizmetlerde ortak dayanışmaya olan vurgusu, aktörlerin işbirliği yerine rekabete sokmaktadır. Kent konseyleri, yönetmelikte yer aldığı gibi “tarafsız ve gönüllülük” teşekkülünde yapılanma yerine mevcut belediye yönetimlerine bağlı çalışan daireler gibi algılanabilmektedir. Bundan dolayı ülkemizde bu tür bir yanılmasının bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir.

Kent konseylerinin yönetişim idealini sekteye uğratan kurum olarak belediye yönetimine yıkmakta yanlış bir algıdır. Kent konseyleri, hem merkezi hem yerel yöneticileri, sivil toplum örgütlerini, siyasal parti temsilcilerini, mahalle muhtarlarını ve yerel halkı da kapsayan geniş bir örgütlenmedir. Dolayısıyla çok aktörlü paydaşların birliktelik içinde olması gerekmektedir. Kente dair kararlarda, ortak aklın oluşturulması, dayanışma içerisinde faaliyetlerin yer alması gerekmektedir. Bu anlamda kenti temsil eden milletvekilleri, valilik, belediye, sivil toplum kuruluşları ve halk birlikte karar alması ve uygulanması gerekir.

Öte yandan kent konseyleri çalışmalarının özerk ve tarafsız olması isteniyorsa kendi mali yapılarını sağlamaları öncelikli alan olmalıdır. Mali açıdan belediyeye bağlı olan kent konseyleri, proje ve çalışma konusunda ancak belediye başkanlarının “inisiyatifinde” aktif hale gelebilmektedir. Yanı sıra, kent konseyinde oluşan görüş, eleştiri ve tekliflerin “danışma” niteliği dışında daha etkili bir niteliğe kavuşturulması gerekir. Halkın kent konseyleri kapsamında bilinçlendirilmesi, halka, kent konseylerinin belediyenin dairesi olarak değil, yerel demokrasi açısından katılımcı, ortak aklın oluşturduğu platformlar olarak tanıtılması gerekmektedir. Kent konseylerinin almış olduğu kararların görüşüldüğü yer olan belediyenin karar organlarındaki temsilcilerin, kent konseyleri hakkında bilgi edinmeleri ve ilgi duymaları, kent konseylerini özümsemeleri gerekmektedir.

Kaynakça

Bayramoğlu, S.(2002).Küreselleşmenin yeni siyasal iktidar modeli; yönetişim.Praksis Dergisi, 7, 85-116.

Bayramoğlu, S.(2010). Yönetişim zihniyeti: Türkiye’de üst kurullar ve siyasal iktidarın dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.

Bozkurt, Ö. Turgay E. Seriye S. (Ed.) (1998). Kamu Yönetimi Sözlüğü, Ankara: Todaie.

Brown, J. (2002), Yönetişim ya da neo-liberalizmin siyasi düzeni. (çev. Tuvana Gülcan), Birikim Dergisi, 158.

Çoşkun, B. (2007). Kent yönetimine katılım ve kent konseyleri. A. Yılmaz ve Y. Bozkurt (Ed.). Küresel esintiler ve yerel etkiler sarmalında Türk kamu yönetimi içinde(s.99-115). Ankara:Gazi Kitabevi.

Çukurçayır, M.A. ve Esra, B.S. (2003). Yönetişim yaklaşımı ve kamu yönetiminde Kalite. Sayıştay Dergisi, 50-51, 35-66.

Çukurçayır, M.A.(2003). Çok boyutlu bir kavram olarak yönetişim. M. Acar ve H. Özgür (Ed.), Çağdaş kamu yönetimi I içinde. Ankara: Nobel Yayın.

Emrealp, S.(2005).Yerel Gündem 21.İstanbul: IULA-EMME Yayını.

Erençin, A.(2002), Yerel yönetimler ve yeni kamu yönetimi tartışmaları. Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 11(4), 25-40.

Eroğlu, H.T.(2010), Kamu yönetiminde hiyerarşi, ağ, piyasa ve aktörler düzleminde yönetişim. M.A. Çukurçayır vd. (Ed.), Yönetişim içinde (s.197-226). Konya: Çizgi Kitabevi.

Görmez, K. ve Harika, U.A.(2011), Yerel demokrasi ve kent konseyleri. Kent Konseyleri Sempozyumu Bildiriler Kitabı İçinde, (Ed.), E.B. Keskin), Bursa, 2011.

Göymen, K.(2000). Türkiye’de yerel yönetimler ve yönetişim. Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 9(2), 3-13.

Güler, B.A.(1997), Küreselleşme ve yerelleşme.Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 3, 62-77.

Güler, B.A.(1999). Yerel yönetimler: Nereye. Toplum ve Hekim, 14(3), 191-195.

Güler, B.A.(2003). Yönetişim: Tüm iktidar sermayeye, Praksis, 9, 93-106.

Güler, B.A.(2005a). Devlette Reform Yazıları. Ankara: Paragraf Yayınevi.

Güler, B.A.(2005b). Yeni sağ ve devletin değişimi-yapısal uyarlama politikaları. Ankara: İmge Kitabevi.

Güler, B.A.(2010). Türkiye’nin yönetimi-yapı. Ankara:İmge Kitabevi.

Güler, E. ve Mutlu, A.(2015). Belediye başkanları ve meclis üyelerinin kent konseyi algısı. E.B. Keskin ve E. K. Tosun (Ed.), II. Ulusal Kent Konseyleri Sempozyumu  (s.162-179). Bursa: Bursa Kent Konseyi Yayını.

Gündoğan, E.(2010), Yönetişim: Kavram, kuram ve boyutları, M.A. Çukurçayır vd., (Ed.),Yönetişim içinde (s.13-56). Konya: Çizgi Kitabevi.

Güzelsarı, S.(2003). Neo-liberal politikalar ve yönetişim modeli. Amme İdaresi Dergisi, 36(2),17-34.

Kavili, A.S.(2004). Yerel Gündem 21 ve yerel yönetişim. Yerel Yönetimler Kongresi Dünden Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma bildiriler Kitabı (s.159-171) Biga/Çanakkale.

Kerman, U. vd.,(2011). Yerel yönetişim ve kent konseyleri. E.B. Keskin (Ed.),Kent Konseyleri Sempozyumu Bildiriler Kitabı I (s. 13-29).Bursa: Bursa Kent Konseyi.

Özdemir, A.T.(2011). Mahalli idarelerde halk katılımı bağlamında kent konseyleri.Sayıştay Dergisi, 83, 31-56.

Palabıyık, H.(2004). Yönetimden yönetişime geçiş ve ötesi üzerine kavramsal açıklamalar. Amme İdaresi Dergisi, 37(1), 63-85.

Stoker, G.(1998). Governance as theory: Five propositions. International Social Science Journal, 50(155), 17-29.

Şahin, S.Z.(2015). Kent konseylerinin katılımcılık kapasitesinin değerlendirilmesi: Ankara Örneği, E.B. Keskin ve E. K. Tosun (Ed.), II. Ulusal Kent Konseyleri Sempozyumu (s. 92-110). Bursa: Bursa Kent Konseyi Yayını.

Şat, N.(2011), Halkın yönetime katılımının bir kanalı sıfatıyla kent konseylerinin değerlendirilmesi. E.B. Keskin (Ed.),Kent Konseyleri Sempozyumu Bildiriler Kitabı I (s.113-132), Bursa: Bursa Kent Konseyi.

Şaylan, G.(1996). Bağımsız bir disiplin olarak kamu yönetimi: Yeni paradigma arayışları. Amme İdaresi Dergisi, 29(3), 1-16.

Şengül, T.(1999). Yerel yönetim kuramları: Yönetimden yönetişime. Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 8(3), 3-19.

Tekeli, İ. (2012). Yönetim kavramı yanısıra yönetişim kavramının gelişmesinin nedenleri üzerine. Türkiye’de Kamu Yönetimi içinde. B. Aykaç, Ş. Durgun, H. Yayman (Ed.). Ankara:Nobel Yayın.

Yaylı, H. (2012). Yönetimden yönetişime geçişte bir halk katılımı yolu olarak kent konseyleri, Kamu yönetimi ve siyaset biliminde karar vermeiçinde (s.169-197). Ö. Önder ve F. Kırışık (Ed.), Ankara:Orion Kitabevi.

[1] Yönetişimin tanım ya da tarif çabalarında vurgulanan özellik kavramın “katılımcı ve çok aktörlü/taraflı” bir yönetim anlayışını taşıdığı yönündedir (Gündoğan, 2010,s.16). Bu araştırmada, yerel düzeyde yönetişim pratiği olarak kent konseyleri özellikle bu bağlamda incelenmiştir.

[2]Örneğin Monsanto, Brezilya federal hükümetine (Rio Grande de Sul Eyaleti dışında) hattâ Birleşik Devletler’e genetik olarak dönüştürülmüş ürünlerin ülkeye büyük miktarlar halinde sokulmasını dayatmayı başarmıştır. Ayrıca çokuluslu şirketler azgelişmiş ülkelerde çıkarlarına ters karar alan hükümetleri devirmeye girişebildikleri gibi, kendi hükümetlerinin dış ekonomik ve siyasal politikasını da yönlendirme gücüne erişebilmektedir (Alpar’dan aktaran Güler, 2005b,s.85)

[3]Türkiye’de yerel yönetimler, 1980’li yıllardan bu yana mali sermaye ile gittikçe genişleyen ilişkilere girdiği görülebilir. Ayrıntılı bilgi için Bkz. Güler, B.A.(1997). Küreselleşme ve yerelleşme. Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 3, 62-77.

[4]Kent konseyi yönetmeliğinin 8. maddesi kent konseyi üyeliklerini: “Mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, sayısı 10’u geçmemek üzere illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, mahalle sayısı yirmiye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar sayısının yüzde 30’unu geçmemek ve 20’den az olmamak üzere kendi aralarından seçecekleri temsilcileri, beldede teşkilatını kurmuş olan siyasi partilerin temsilcileri,Üniversitelerden ikiden fazla olmamak üzere en az bir temsilci, üniversite sayısının birden fazla olması durumunda her üniversiteden birer temsilci,Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcileri, kent konseyince kurulan meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisi” olmak üzere açıklamaktadır.

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR