TR

Özelleştirme ve Kuzey Amerika Ülke Örnekleri

1.5. Özelleştirme Yöntemleri

Her ülkenin kendi şartları gereği, uygulanan özelleştirme yöntemleri ve öncelikleri farklı olabilmektedir. Bazı ülkelerde önce, özel şirketteki kamuya ait hisselerin satışı yoluna gidilirken, bazılarında da tamamı devlete ait olan kuruluşların satışına öncelik verilmektedir. Asıl önemli olan, kamu hisseleri satılacak kuruluşların seçimi ve nasıl satılacağını belirlemektir (Kardeş ve Güzel, 1995:10).

1.5.1. Satış Yöntemi

Özelleştirme kavramı kullanıldığında akla ilk gelen ve en çok başvurulan yöntem, mülkiyetin devrini öngören satış yöntemidir. Devlet işletmelerinin satışı; sermayenin hisse senedi yoluyla satışı ve işletmenin doğrudan satışı (blok satışı) olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir (Aşan, 2014:19).

1.5.1.1. Hisse Senedi Yoluyla Satış Yöntemi

Bu yöntemde işletme sermayesi paylara bölünmekte ve kuruluş, sermaye şirketine dönüştürülmelidir. Şirkete dönüştürülen ve sermayesi paylara bölünen işletmenin satışı, hisse senetlerinin doğrudan halka arzı ve Menkul Kıymetler Borsası’nda hisse senetlerinin satışı şeklinde olmak üzere iki yöntemle yapılmaktadır (Aşan, 2014:19).

Senetlerin Doğrudan Halka Arzı (Birinci El Piyasa): Bu yöntem; şirkete dönüştürüp, sermayesi paylara bölünen kuruluşların senetlerinin doğrudan halka arz edilmesi ile uygulanmaktadır ve Dünya’da en yaygın uygulanan yöntemlerden biridir. Halka arzda, özelleşecek teşebbüsün hisse senetleri nama veya hamiline yazılı olarak doğrudan halka arz edilir. Hisseler için ya bir tavan fiyat tespit edilerek ihale yoluna başvurulur ya da hisseler sabit bir fiyatla halka arz edilir. Halka arz yöntemi uygulanması zor yöntemlerden biri olsa da; sermaye piyasalarını geliştirmenin ve mülkiyetin varlığını sağlamanın önemli araçlarından biri olmaktadır (Aşan, 2014:19).

Menkul Kıymetler Borsasında Hisse Senetlerinin Satışı (İkinci El Piyasa): Kamu işletmelerine ait hisse senetlerinin menkul kıymetler borsasında satılması ikinci el piyasada satış olarak da adlandırılmaktadır. Bu yöntemle hisse senetleri satışına sermaye piyasalarının güçlü olduğu ve aracı kurumların faaliyette bulunduğu ülkelerde rastlanmaktadır. Menkul kıymetler borsası menkul değerlerin alım ve satımının yapıldığı piyasalardır. Burada satışa sunulan hisse senetleri menkul kıymetler borsasında aracı kuruluşlar veya bankalar vasıtasıyla satılmaktadır. Hisse senetlerinin her zaman yurt içinde sermaye piyasasında satılması mümkün olmayabilir. Bu durum sermaye piyasasının yetersizliği ile ilgilidir. Böyle zamanlarda hisse senetlerinin satışı, gelişmiş yurt dışı borsalarda yapılabilir (Kavun, 2009:37-38).

1.5.1.2. Doğrudan Satış (Blok Satış) Yöntemi

KİT’lerin mülkiyetinin bir kısmının ya da tamamının bir kişiye ya da firmaya tek seansta satılmasıdır. Gelişmemiş ve yeterli derinliğe sahip olmayan sermaye piyasası dolayısıyla blok satış yöntemi bir alternatifi oluşturmaktadır. Ayrıca, özelleştirilecek KİT’lerin belirli bir yatırımcı tipine satılması düşünülüyorsa blok satış yöntemine başvurulabilir. Ancak özelleştirme uygulamasının başarısı be özelleştirme ile hedeflenen amaçlara ulaşabilmek için kamuoyunun desteği düşünüldüğünde, blok satış yöntemiyle devlet malının bazı çevrelere devredildiği kanaatini oluşturmamak için, kamuoyu neden blok satış yönteminin uygulandığı ve satış işleminin hangi kriterlere göre gerçekleştirildiği hususunda aydınlatılmalıdır. Bu meyanda blok satış kriterleri ve yöntemleri belirli standartlara ve yöntemlere bağlanmalıdır (Demirbaş ve Türkoğlu, 2002:249).

 1.5.2. Kiralama Yöntemi ve Yönetim Devri

Özelleştirmede bazen satış yönteminin uygulanmasından önce, Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nin mali yapılarının iyileştirilmesi ve satışa arz edilebilir bir duruma getirilebilmesi için kiraya verilmesi gerekmektedir. 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun 4. maddesinde finansal kiralama şu şekilde tanımlanmıştır: “Finansal kiralama, kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine, üçüncü kişiden satın aldığı veya başka suretle temin ettiği bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere ve belirli bir süre feshedilmemek şartıyla, kira bedeli karşılığında kiracıya bırakmasını öngören bir sözleşmedir.” (Kardeş ve Güzel, 1995:12).

Bu iki yöntem birbirinden farklı yöntemlerdir. Yönetim devri yönteminde, özel yönetici veya yöneticiler bir KİT’in yönetimini üstlenmekte bu yöntemde, hizmetin ifasında görevli kişiler kamu personelidir ve işletmenin sahip olduğu varlıklar da devlet mülküdür. Kiralama yönteminde ise, devlet sahip olduğu işletmeyi bir özel sektöre kiralamakta, özel sektörde faaliyetlerini kendi personeli ile sürdürmektedir (Çiftçi, 1997:22).

1.5.3. Kamu-Özel Sektör Ortaklığı

Bu yöntem tam bir özelleştirme yöntemi olmamakla birlikte, ortak olarak kurulacak şirketlerde özel sektör payının daha yüksek olması bu yöntemi özelleştirmeye daha çok yaklaştırmaktadır. Bu yöntem çeşitli ülkelerde çok yaygın bir biçimde uygulanmakta ve iyi düzenlendiği takdirde kamu ve özel kesimin avantajlarını bir araya getirmektedir. Yeni yatırımların, özellikle büyük ölçekli ve riskli yatırımların kamu ile özel sektörün belli oranlarda ortak olduğu şirketlerce gerçekleştirilmesi ya da mevcut üretim ve hizmet birimlerinin özel sektöre açılmasıyla karma kuruluşların oluşması, bu yöntemin başlıca uygulama şeklini tekil eder.

Bu yöntemin başarısı için kurulacak ortak kuruluşa devletin fazla müdahale etmemesi, kuruluşun yönetim ve mali açıdan bağımsız çalışmasının sağlanması zorunludur (Demirbaş ve Türkoğlu, 2002:249).

1.5.4. KİT Hisse Senetlerinin Çalışan Personele Satışı

Bu yöntemde, çalışanların hisse senedi sahibi yapılması söz konusu olup, devletin kendine ekonomik açıdan yük olan bir KİT’i çalışanlara devretmesi ve çalışanların işletmenin sahibi durumuna geçmesi sebebiyle faaliyetlerin daha verimli bir şekilde sürdürmesi amaçlanmaktadır. Bir başka ifadeyle bu yöntemde, özelleştirme kapsamına alınan kuruluşların öncelikle çalışanlara devri veya en azından yönetimin kontrolünün çalışanlara verilmesi söz konusudur.

Bu yöntem; İngiltere, Fransa ve İtalya’da tercih edilmektedir. Özellikle İngiltere’de özelleştirilen kuruluşlarda çalışanların %90’ı çalıştıkları şirketlere ortak olmuşlardır (Öztüm Tümer, 2004:33).

1.5.5. Diğer Özelleştirme Yöntemleri

Bu yöntemleri şu şekilde sırayabiliriz; İhale Yöntemi, Yasal Düzenleme (Kurumsal Serbestleşme) Yöntemi, İmtiyaz Yöntemi.

 1.5.5.1 İhale Yöntemi

İhale yönteminin kamu hizmetlerinin yürütülmesindeki önemi piyasada rekabet ortamından yararlanmayı mümkün kılmasıdır. Böylelikle ihaleyi kazanmak için rakip firmalar arasında maliyet ve kalite yönünden bir yarışma söz konusu olmaktadır. Bu yöntem başlangıçta temizlik, yemek ve benzeri hizmetler sözleşme ile müteahhitlere verilirken, daha sonra doğrudan üretim ile ilgili hizmetlerde sözleşme ile firmalara ihale edilmeye başlanmıştır.

Yerel hizmetlerin özelleştirilmesinde yaygın olarak kullanılan uygulamalardan biri olan ihale yönteminde yerel hizmetler, finansmanı yerel yönetimce karşılanmak üzere, özel sektör kişi veya kuruluşlarına bir sözleşme çerçevesinde yaptırılmakta ve yerel hizmetlerin ihale yöntemiyle yerine getirilmesinde temel ölçü, o hizmetin optimum düzeyde yapılması ve etkinliğin yanı sıra, kamu giderinde tasarruf sağlanmasının hedeflenmesidir (Eryiğit ve Yörükoğlu, 2012:153).

1.5.5.2. Yasal Düzenleme (Kurumsal Serbestleşme) Yöntemi

Yasal düzenleme yöntemi; geniş anlamdan özelleştirme içinde yer almakta ve devletin ekonomik sınırlarının daraltılmasını amaçlamaktadır. Ayrıca bu yöntem ile çoğu alanda devlet tekeli, yasal düzenlemelerin yapılmasıyla kaldırılmakta ve mal ve hizmetlerin üretiminde özel kesimin yer alması sağlanmaktadır. Devlet tekellerinin kaldırılması, mal ve hizmetlerin artan rekabetle birlikte daha uygun maliyetlerle ve daha kaliteli sunulmasını sağlamaktadır. Bu durum hükümetlerin bütçe yükünü hafifletmekte; tüketicilerin mal ve hizmet alımındaki seçeneklerini arttırmaktadır (Aşan, 2014:23-24).

1.5.5.3. İmtiyaz Yöntemi

Bu yönteme genel doğal tekellerin bulunduğu üretim faaliyetlerinde başvurulmaktadır. Elektrik, su ve demiryolları gibi sanayilerde ölçek büyümesi sonucu şirketin maliyetinin düşmesi ile ortaya çıkan doğal tekelleşmenin olduğu üretim alanları, imtiyaz sözleşmesi ile özel kesime devredilmektedir. Hizmetin büyük ölçekte olası maliyetlerinin düşmesine ve doğal tekelin doğmasına yol açmaktadır. Bu alanların özel sektöre devredilmesiyle, verimsiz çalışma nedeniyle doğal tekel avantajlarını tüketicilere ucuz fiyat şeklinde yansıtamayan KİT’ler yerine yapılacak pazarlık sonucunda söz konusu mal ve hizmeti en düşük bedelle piyasaya sunmayı kabul eden firmanın imtiyazı alacağı, dolayısıyla aynı mal ve hizmeti tüketicilere daha ucuza sunacağı öne sürülmektedir.

İmtiyaz sözleşmesiyle, genellikle demiryolu, elektrik, doğalgaz, posta ve haberleşme hizmetleri özel sektörün üretimine bırakılmaktadır. Özel sektörün ürettiği hizmetten yararlanan gerçek veya tüzel kişiler hizmetin bedelini imtiyaz hakkını elinde bulunduran firmaya veya kişiye ödemektedirler (Kavun, 2009:40-41).

 2. ÖZELLEŞTİRME UYGULAMA ÖRNEKLERİ

Ülkeler 1929 buhranı ile başlayan ekonomik krizler ve dalgalanmalardan sonra devlet bütçesine yük olacak yapıları özelleştirmeye giderek hazine için yeni kaynak yaratmışlardır. Bu başlık altında üretim dalında, haberleşme hizmetlerinde ve sağlık hizmetlerinde dünya ülkelerinde yapılan özelleştirmeler incelenecektir.

2.1 Üretim Dalında Özelleştirme

Uluslararası platformda 1929 Dünya ekonomik bunalımı ile birlikte devletlerin ekonomik yaşama daha geniş ölçüde müdahale ettiği bir dönem başlamıştır. Devletin müdahalesi, ekonomiyi yönlendirmek üzere bir dizi kamu politikaları, kontroller, kayıtlama ve özendirmelerin yanı sıra kamuya ait iktisadi işletmeler kurmak suretiyle, mal ve hizmet üretiminde devletin doğrudan girişimlerini de gündeme getirmiştir.

Esasında devlet para karşılığında mal ve hizmet üretiyorsa, söz konusu devlet Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) kurmuş demektir. Bugün gerek ülkemizde, gerekse dünya özelleştirmesi öngörülen pek çok Kamu İktisadi Teşebbüsleri, sermaye iktidarlarınca kurulmuştur. Dünyadaki KİT sayısına bakacak olursak, ABD’deki Kit miktarı, diğer ülkelere mukayese edildiğinde pek fazla olmadığı görülür. Öyle ki, söz konusu KİT’lerin arasında yerel elektrik sistemleri, bir demir yolu nakliye şirketi, USPS’nin (Birleşik Devletler Posta Hizmetleri) bazı bölümleri, Federal İskan Dairesi ve çok sayıda sigorta branşı bulunmaktadır. Özelleştirme gündeme gelir gelmez, birçok sigorta branşı özelleştirmeye aday olarak gösterilmiştir.

Devlet, otomobil, havacılık, telekomünikasyon, radyo, kimya, petrol, feribotlar ve otelcilik alanlarında elinde tuttuğu kurumları resmen ve tamamen satmıştır.

Çin’de Mao Zednug’un ölümünden sonra hızla gerçekleşen özelleştirmeyle çiftlik komünleri dağıtılmış, çiftlik arazilerinin önemli bir kısmı özel sektöre geçirilmiştir. Bunun neticesinde gıda üretimi büyük ölçüde artmıştır (Kavak, 2013:7-8).

2.2 Haberleşme Hizmetleri Dalında Özelleştirme

Günümüz dünyasında haberleşme hizmetlerinde devletin posta hizmetlerini özelleştirmesi gündeme gelinceye kadar, diğer alternatiflerle karşılaştırılmıştır. Çünkü karşılaştırılabilir bir özel kuruluş yoktur.

Günümüzde ABD’de posta hizmetleri (United States Postal Service-USPS) ile özel sektörün performansını karşılaştıracak olursak, neticenin özel sektör lehine olduğunu görürüz (Kavak, 2013:8). Şöyle ki; öncelikle USPS temelde bir devlet kuruluşudur. USPS açık rekabette yüz yüze geldiği özel sektör kurumu United Parsel Services(UPS)’dir. 1907 yılında Amerika’da özel kurye ve teslimat hizmetleri ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı karşılamak için 19 yaşındaki girişimci genç olan James E. Casey Washington’da American Messenger Company’i (Amerikan Kurye Şirketi) kurdu. Jim’in kardeşi George ile bir avuç delikanlı, şirketin kuryeleriydi. Şirketin, yoğun rekabete rağmen başarılı olmasının en büyük nedeni, Jim Casey’in müşterilerine karşı nezaket, güvenilirlik, günde 24 saat sunulan hizmet ve düşük fiyat şeklindeki politikası olmuştur.

Jim’in sloganı bu durumu özetleyebilir: en iyi hizmet ve en düşük fiyatlar. Şirket 1919 yılında genişleyerek, Seattle sınırlarının dışına, Oakland, Kaliforniya’ya taşmış ve şuan ki adını almıştır (https://www.ups.com/tr/tr/about/history/1907-1929.page?).

Yine 1984’te her iki kurumun ekonomik durumuna bakacak olursak, UPS’nin karı 500 milyon doları bulurken, USPS’nin götürdüğü hizmet içinde olan paket teslimatından (UPS’nin yaptığı hizmetin kapsamı) maalesef zarar etmiştir.

Bu iki kurumun çalışmalarının sonucunda kamu sektörünün zararının öncelikli nedenlerinden biri kamu sektöründe özel şirketlerde aynı işi yapanlara oranla iki kat daha fazla maaş ödenmektedir. Ayrıca, kamu sektörünün (USPS) devlet sübvansiyonlarıyla ayakta kalabilmektedir. İncelediğimiz bu örnek, rekabete açık, devlete sırtını dayamamış haberleşme alanında özel sektörün daha başarılı olan, daha iyi hizmet götürdüğünün ulusal çıkar lehine olduğunun en büyük göstergesidir (Kavak, 2013:8).

 2.3 Sağlık Hizmetleri Dalında Özelleştirme

Sağlık hizmetlerinde özelleştirme faaliyetlerine baktığımızda dikkat çeken ülke Amerika Birleşik Devletidir. Sağlık kesimi özelleştirme konusunda halkın en duyarlı olduğu konudur. Özel kişiler sağlık giderinin son 20 yıldaki hızla artmasına müsaade edilmesinin mümkün olmayacağını anlamış görünmektedirler. Çeşitli çözüm yolları denenme aşamasındadır. Hastaların ihtiyaçlarına, giderek artan özelleştirmenin daha iyi cevap vereceğine olan inanç, toplumda da kabul görmektedir. Humana, Hospital Corporation of America veya American Medical International gibi hastahane yöntemleri belediye hastahaneleri ve hatta George Washington Üniversitesi’ninki gibi bir çok üniversite sağlık merkezini satın almaktadırlar.

Görüldüğü gibi ABD’de, kamu sektörünün çok geniş olmamasına rağmen, geniş bir özelleştirme faaliyeti gözlenmektedir. Bu özelleştirmeler, Federal Devlet’ten, federe devletlere, şehir yönetimlerinden belediyelere kadar her seviyede gerçekleşmektedir. Özelleştirme kapsamına hastahanelerden hapishanelere kadar her türlü kamu kuruluşu ve şirketler girmektedir (Çiftçi, 1997:35-36).

3. KUZEY AMERİKA ÜLKELERİNDE ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI

Çalışmanın bu bölümünde Kuzey Amerika ülkeleri içerisinden Amerika Birleşik Devletleri, Meksika ve Kanada’nın özelleştirme uygulamaları incelenecektir.

 3.1. Amerika Birleşik Devletleri

Amerika Birleşik Devletleri, batılı ülkelerin aksine havacılık şirketlerine, demir çelik işletmelerine sahip değildir ve otomobil üreticiliği de yapmamaktadır, radyo ve televizyon kanallarına da sahip değildir. Sadece 2 demiryolu taşımacılık şirketi vardır. Bu iki şirketin yanında iflas eden, ancak faaliyetlerinin devamında kamu yararı görülen işletmelerin satın alınması sonucu bir çok şirketin yer aldığı görülmektedir. Sosyal refah politikası sonucu kurulmuş dini ve yardım kurumları, sigorta şirketleri kamu sektörü içinde yer almaktadır.

Sosyal araştırma tahminler merkezi (Centred’ Observation et de Prospective Socides “C.O.P.S) tarafından yapılan, Avrupa’da özelleştirmenin yoğunlaşmaya başladığı 1980 yılı baz olarak alınan ve ekonominin 4 temel sektöründe kamunun ağırlığını tespite yönelik araştırma sonucunda, enerji, taşımacılık, haberleşme ve temel endüstriler sektörlerinde ABD’de kamu sektörünün ağırlığı sadece %15’tir. Bir başka deyişle ABD dünya üzerinde en az seviyede kamu işletmeciliği yapan ülkedir (Çiftçi, 1997:32-33).

Bu ülkede kamu sektörü yüzdesel oran olarak diğer ülkelere göre daha küçük gibi görünmesine rağmen hacim olarak çok önemli bir yer tutmakta ve aynı zamanda Federal Devlet, mahalli hükümetler ve belediyeler seviyesinde faaliyetleri sürdürmektedir. Örneğin; New York şehrinin bütçesinin hacmi, Fransa’nın devlet bütçesi ile kıyaslanabilecek büyüklüktedir.

ABD’de özelleştirme uygulamalarının amaçları; kamu harcamalarının azaltılması ve özel teşebbüsün rolünü artırarak kamu hizmetlerinin daha ucuz ve kaliteli bir şekilde sunulmasını sağlamaktır. Bütçe fonlarının azaltılması ve vergilerin arttırılması sonrasında tepkiyle karşılaşan politikacılar, kamu altyapı yatırımlarının özel sektör tarafından gerçekleşmesi yönünde baskı altında kalmışlardır. Federal Devlet seviyesinde özelleştirmelere, 1982 yılında yönetime gelen Ronald Reagan döneminde başlanmıştır (Kavun, 2009:70).

ABD’inde özelleştirme fikrinin başarı şartlarını meydana getiren 4 neden mevcuttur.

→ İlk olarak kamu harcamalarının azaltılması zorunluluğu ve kongrenin vergi gelirlerini artırma yolundaki teşebbüslere karşı çıkmasıdır.

→ İkinci olarak, federe devletlerin kabul ettikleri kamu harcamalarının ve vergilerin azaltılmasını gerektiren kanunlardır.

→ Üçüncü olarak, yıllardır yürürlükte olan bir takım mali hükümlerin kamu hizmetlerinin doğrudan yürütülmesine ve özellikle bayındırlık hizmetlerine daha fazla iştirak etmeye zorlamasıdır.

→ Dördüncü olarak da, federe devletlerin bütün hizmetler bakımından antitröst mevzuatına uymaya mecbur tutmalarıdır.

Özellikle dördüncü karara dayanarak birçok işletme şehir yönetimlerinin temizlik ve çöp toplama gibi alanlarda antitröst hükümlerini ihlal ettikleri gerekçesiyle 250 civarında dava açmışlardır (Çiftçi, 1997:34).

ABD’de binlerce kentte ve kasabada özel firmaları ve ambulans hizmetleri, çöp toplama işi, sokak ve cadde onarımı, arşiv tutma ve diğer pek çok işi yapmaktadır. Birçok kentte hapishaneler bile özel firmalar tarafından işletilmektedir. ABD’de, 1986’da yapılan bir araştırmaya göre son on yıl içerisine bir ya da daha fazla hizmeti özelleştiren kent sayısında %50 oranında bir artış olduğu ortaya çıkmıştır. Geçen 10 yıl içerisinde kent çöplerinin toplaması için özel firmaları kullanma iki katın üzerinde artış göstermiş, özel firmalarca yapılan cadde ve sokak onarım işi %600 (yüzde altı yüz) artmış, park işletmeleri için özel sektör kullanımı yüzde 2700’e fırlamıştır (Çetin, 2007:62-63).

Yine ABD’de New York şehrinde üç uygulama; çöp toplanması, özel meslek okulları ve okul taşıma hizmetleri aşağıda ele alınmaktadır.

→ Çöp Toplanması: New York şehrinde katı-çöp toplanmasına ait iki ana yapı vardır. Şehrin Sağlık Teşkilatı bölümü halkın ve New York’un kar amacı gütmeyen kuruluşlarının katı çöplerini kaldırır. Özel kartering firmaları ise, büro binaları, restoranlar ve toptancıları da içine alan ticari teşebbüslerin sıhhi şartlarını geliştirme ihtiyaçlarına hizmet ederler. Bu halk sağlığını korumaya yönelik hizmetin iki yapısı özelleştirmenin bir sonucudur.  1957 yılında şehir, halk sağlığını koruma hizmetlerinin arzını ticari işletmelerin elinden alıp özel şirketlere devretti. Satış firmaları, sağlık şartlarını geliştirmeye yönelik ihtiyaçları olan ticari kuruluşların arasında anlaşmak için fiyat artırımında bulundurlar ve New York şehrinde düzinelerce kartel şirketleri ortaya çıktı. 1980’lerin ortasından itibaren çöp toplama işinin özelleştirmeden beklenen randımanı sağlamadığı kanısına varılmıştır (Eker ve Aktan, 1993:166).

→ Özel Mesleki Okullar: New York şehrinde çöplerin toplanmasının özelleştirilmesinde idari bir seçime gidilmesine rağmen, özel mesleki okullar hakkında hiçbir karar alınmamıştır. Fakat bu okulları düzenlemek ve finansmanını sağlamak için bilinçli bir karar vardır. 1980’lerin başından itibaren özel mesleki ve iş okullarının sayısı New York’ta hızla artmıştır (Çetin, 2007:63).

Okulların sayıları 1980’de 28 iken, 1986’da 100’e yükseldi özel iş ve meslek okulları birkaç haftadan iki yıla kadar artan eğitim programlarını sunmaktadır. Müfredat programı, sürücü kursları havalandırma cihazı tamiratı ve bilgisayar yardımcılığından çeşitli iş ustalıklarına kadar dağılmaktadır (Eker ve Aktan, 1993:167).

→ Okul Taşımacılığı: New York şehrinde okul taşımacılığı hizmetleri özeldir. Şehrin okul bölgesinin öğrencilerinin birçoğuna serbest taşıma sağlamasına rağmen, eğitim kurulu, hizmeti anlaşmaya başlamaktadır. Beş ana otobüs şirketi bazı hizmetler için rekabet etmekte ve en güçlü olanı da Varsity Otobüs Şirketi olmaktadır. Eğitim Kurulu’nun potansiyel müşteri sayısını çoğaltma ve böylece rekabeti arttırma çabalarına rağmen, okullarla anlaşma yapma için fiyat teklif edenlerin sayılarında önemli bir artış olmamıştır. Yen bir şirketin sermayesi ve başlangıç giderleri hayli yüksektir. Gerekli güvenlik teçhizatı, hem okul sistemini hem de satıcıları, çocuklar ve karlar arasında zorlu eğiş tokuşlara bırakarak masrafları yükseltmektedir. Azınlığı ve küçük şirketleri okul taşımacılığı işine sokma çabalarına rağmen durum değişmemektedir. Bir firma pazara hakim olur ve diğer dördü de tekelci suiistimal üzerindeki bütün kontrolü sağlamaktadır. Özelleştirmenin burada küçük etkileri olmuştur (Eker ve Aktan, 1993:171).

ABD’de bozulan yolların asfalt dökülerek yenilenmesi için hem belediye hem de ihale ile iş yapan müteahhit firma üzerinden yapılan bir çalışmada belediyenin aynı işi %96 daha pahalıya mal ettiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca sözleşmeyle yapılan işin belediyeninkinden biraz daha kaliteli olduğu görülmüştür. Müteahhit firmaların belediyelerden yaklaşık iki kat daha etkin çalışmalarının en açık sebeplerinden biri, müteahhitlerin işi başına yılda ortalama dört kat daha fazla asfalt döşemeleridir. Müteahhit firmalarının yüksek etkinliğinin altında yatan faktör ise, daha fazla denetim ve daha çok sayıda teçhizattır.

ABD’de yerel yönetimde özelleştirmeye iten faktörlerişöyle sıralayabiliriz:

  • “Denk bütçe ve adil bütçe açığı denetimi” adındaki 1985 tarihli kanun, yerel yönetimlere ve federe devletlere bazı mali sıkıntılar getirmiştir.
  • Mali sıkıntılar ve tasarruf politikası, yerel yöneticileri özelleştirmeye daha ılımlı bakmaya itmiştir.
  • Halkın fazla vergi vermek istememesi, buna karşılık etkin ve kaliteli hizmet beklentisi özelleştirme uygulamalarını gündeme getirmiştir.
  • Ayrıca federal yönetim özelleştirmeyi ideolojik olarak benimsemiş ve özelleştirme için bazı teşvikler ve baskılar uygulama yoluna gitmiştir.
  • Kamu kesiminde çalışanların ücretlerinin yüksekliği, hizmet maliyetinin artmasına yol açmıştır. Aynı hizmeti özel sektör daha ucuza üretmektedir.

Tablo1:ABD’de Bazı Hizmetlerin Özelleştirilmesinden Sağlanan Tasarruf Oranları

ÖZELLEŞTİRİLEN HİZMET TÜRÜ SAĞLANAN TASARRUF ORANI (%)
Yolların yapımı ve bakımı 96
Kamu binalarının temizliği ve bakımı 73
Trafik lambalarının bakımı 56
Cadde ve sokak temizliği 43
Çöp toplama 42
Çim bakımı 40
Ağaç bakımı 37

Kaynak: ÇETİN, Gülnur, “Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi ve Özelleştirme Uygulamalar”, Yüksek Lisans Tezi, 2007, s.64.

                ABD’de, özel sektörün ve gönüllü kuruluşların ekonomide büyük paya sahip olmasıyla ya da başka bir deyişle kamu hizmetlerinin yürütülmesinde, özel sektörden faydalanması sonucu, devlet daha başka alanlarda (savunma, adalet hizmetleri, uzay projesi gibi) etkin ve başarılı olabilmektedir (Çetin, 2007:63-65).

ABD’de de yapılan özelleştirme uygulamalarına ilişkin bazı örnekler özelleştirme uygulamaları başlığı altında da incelenmiştir.

3.2 Meksika

Yakın geçmişteki Meksika deneyi, dikkatlice planlanarak uygulanan bir özelleştirme programının mükemmel bir örneği sayılabilir. Küçük çapta özelleştirmelerle başlayan bu program, kısa sürede, sık aralıklarla yapılan daha büyük ve karmaşık şirketlerin özelleştirilmeleriyle tam kapsamlı bir programa dönüşmüş ve kamuoyundan da destek görmüştür. Programların yasal temelleri basit tutularak, hisselerin satışıyla ilgili prosedürler azami şeffaflığı ve kamu desteğini sağlayacak şekilde hazırlanmıştır. Bu iş için özel bir idari birimin kurulmasıyla kurumsal kapasitenin önemi de baştan vurgulanmıştı (TUSİAD, 1993:3).

Meksika’da ekonomi alanındaki reformlar 1982 yılında başlamıştır. Reformun gerekçesi, dış borç ve ödemeler dengesindeki krize dayanmaktaır. Ancak, başlangıçta reform ile yapısal değişim değil istikrarın sağlanması amaçlanmıştır (Kavun, 2009:76). Meksika’daki özelleştirme programı, 1983 yılında imzalanan IMF stabilizasyon programı çerçevesinde başlamıştır. 1988 yılına kadar ise, bütçe açıklarını kapatmak amacıyla, yalnızca küçük işletmelere dönük olarak ve bu işletmelerin tasfiyesini sağlamak şeklinde uygulanmıştır (Sarısu , 2003:40).

Özelleştirme faaliyetleri, 1989’da Salinas Hükümetleriyle birlikte ivme kazanarak devam etmiş ve özelleştirme programı, ticarette serbestleştirmeyi, dış borç ödemelerinin ertelenmesini ve iç pazarın serbestleştirilmesini de içeren yapısal bir reform paketinin bir parçası olarak uygulanmıştır (Karagöz, 2009:2). 1982 yılında başlayan süreçte, bugüne kadar 1355 kamu kuruluşunun 1155’i özelleştirilmiştir. Ancak, kamu işletmelerinin bir kısmı tasfiye edilmiş, bir bölümü de kapatılmıştır(Kavun, 2009:76). Özelleştirmenin önemli bir bölümü doğrudan satış şeklinde yapılmış ve hizmet kesimlerindeki, havayolları, telefon şirketi gibi bazı devlet monopollerini de kapsamıştır (Karagöz, 2009:2).

Meksika, özelleştirme uygulamaları ile, 1991 yılı sonuna kadar, hükümetin elindeki KİT’lerden 940’ını tasfiye etmiş, birleştirmiş veya satmıştır. Bunların toplam değeri ise Meksika GSMH’sının %6’sı olan 14 milyar dolara eşittir. Özelleştirmeden elde edilen gelirler, önceleri, ekonomiyi beklenmedik şoklara karşı korumak amacıyla açılan özel bir hesapta tutulmuştur. Meksika, mali açıdan güçlü bir konuma geldiği zaman, 1992 yılı başı itibariyle 14 trilyon Peso tutarındaki iç borcu sadece özelleştirme geliriyle ödemiştir. Bu yolla, 1988 yılında GSYİH’nın %29,2’sını oluşturan yurt içi kamu borçları, 1991 yılı itibariyle GSYİH’nın %17,5’una indirilmiştir (Karaöz, 2009:2). Bu olumlu sonuçları nedeniyle Meksika’da  gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları IMF ve Dünya Bankası tarafından gelişmekte olan ülkelere ideal bir örnek olarak gösterilmiştir (Kavun, 2009:77).

Meksika’da özelleştirme programından alınacak dersler şunlardır (TUSİAD, 1993:4-5).

→ Otoritenin siyasi güç merkezine yakın bir merkezi daire elinde yoğunlaşması özelleştirme programının daha etkin bir şekilde yönetilmesini sağlar. Meksika’da özelleştirme için Maliye Bakanlığı’na bağlı, sorumlulukları aşağıda gösterilen bir Özelleştirme Dairesi oluşturulmuştur.

  • Tekellerin özelleştirilmelerinden önce düzenleyici bir ortamın yaratılmasını sağlamak,
  • Satışından önce işletmenin yeniden yapılandırılmasının gerekli olup olmadığına karar vermek,
  • Satışın vadesinin ve koşullarının hazırlanması, ilan edilmesi, ve gerekirse yeniden müzakere edilmesi,
  • Potansiyel alıcıları teknik ve finansal yeterliliklerine göre ayıklamak ve çok önemli bir son nokta olarak,
  • Kamuoyu ve ilgili kuruluşların yöneticileriyle işçilerini süreçteki gelişmelerden haberdar etmek.

→ Özelleştirme bir deneme-yanılma sürecini gerektirir. Kamuoyunu özelleştirme aleyhine döndürebilecek vahim hatalardan kaçınmak için, işe küçük işletmelerden başlanmalı, bu şekilde daha büyük, karmaşık ve tanınmış işletmelerin özelleştirilmesi için gereken deneyim ve uzmanlık oluşturulmalıdır.

→ Kamuoyu, çalışanlar ve yöneticiler süreç hakkında iyice bilgilendirilmelidir.

→ Özelleştirme programının başarılı olması için ekonomik istikrar programı, piyasanın serbestleştirilmesi ve yapısal reformlar mutlaka gereklidir. Yatırımcılar bir şirketi ancak ekonomik güveninin hakim olduğu bir ortamda sağlıklı olarak değerlendirebilir ve uygun fiyat vermeye razı olurlar.

→ Özelleştirme hükümetin gelirlerini artırmanın etkili bir aracı olarak kullanılabilir ve bu şekilde ekonominin makro dengelerinin oluşturulmasında önemli bir rol oynayabilir.

→ İşçilerin programa destek vermesi önemlidir. İşçilerin çıkarlarını korumak için, Meksika üç yöntem geliştirmiştir:

1- Yasal olarak sendikalara her satıştan sonra ilk reddediş hakkının (right of first refusal) verilmesi,

2- Özelleştirmeye destek vermelerini teşvik etmek için, şirket hisselerinin çalışanlara satılması,

3- Alıcılarla varılan anlaşmaya göre özelleştirme sonrası işten çıkarma yapılmaması.

Ancak bu kadar olumlu sonuç gösteren özelleştirme uygulamaları son yıllarda olumsuz etkilerini arttırmış ve olumlu etkilerini bastırmaya başlamıştır. Meksika’daki özelleştirme uygulamalarının olumsuz etkilerinden birkaç tanesi şöyle sıralanabilir (Kavun, 2009:72-73).

→ Özelleştirme sonucu işsiz kalanların sayısı 400.000’e ulaşmıştır.

→ Kuruluşların kapanması sonucu fabrikada çalışanların işsiz kalmalarının yanı sıra bu kuruluşlara mal üreten köylüler de zarar görmüştür. Özellikle kamuya ait fabrikaların kapatılması sonucunda, birçok şeker pancarı üreticisi köylü büyük boyutlarda zarara uğramıştır.

→  Özelleşen kamu bankaları, karlarını artırmak amacıyla kredi faizlerini aşırı derece yükselmişlerdir.

→  Telefon yönetiminin özelleştirilmesi sonucu, hizmetin sunumunda gecikmeler meydana gelmiş, telefon almak isteyenlerin bekleme süresi bit yılı geçmiştir.

3.3 Kanada

Kanada’nın idari yapısı merkezi hükümetlerin yanı sıra mahalli idarelerden müteşekkildir. Mahalli hükümetler bölgede mevcut devlete ait iktisadi varlıklar üzerinden tasarruf yetkisine sahiptir (Doğan, 1993:157).

1935-1980 yılları arasında kamu sektörü, Büyük Depresyon ve 2. Dünya Savaşının etkilerine karşı koymak için desteklendi (Karagöz, 2009:3). 1962 yılında sağlık sektöründe özelleştirmeler yapılırken, 1955 ve 1963 yıllarında British Colombia ve Quebec’te güç istasyonları özelleştirilmesi yapıldı (Bal, 2013:359).

1970’li yıllarda yeni seçilen bölge Başbakanı sadece yatırım bankalarını özelleştirme programı hazırlamak üzere davet eder ve bu bankalardan müteşekkil bir Özelleştirme Komitesi kurar. Hükümet özelleştirme komitesine devlete ait, bazısı zararda ve bazısı karda olan, 24 varlığı özelleştirme amacıyla inceleme talimatı verir. Komite bu varlıklardan 5’ini özelleştirmek amacıyla seçer. Seçilen 5 varlığın 3’ü orman ürünleri, 1’i petrol ve gaz üretimi ve 1’i de gaz iletimi ile ilgilidir. BCRIC adı altında oluşturulan holding şirketine söz konusu varlıklar ayni sermaye olarak konulmuş ve bunun karşılığında holding şirketinin bir kısım hisselerine hükümet sahip olmuştur. Bunun yanında yeni kurulan şirketin yatırım işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak üzere yatırım bankalarının taahhüdü altında 487 milyon Kanada Doları tutarında yeni hisse senedi ihracı kararlaştırılmıştır (Doğan, 1993:157).

1974 yılındaki Yabancı Yatırım Denetim Kanunu, yabancı yatırımcılara karşı Kanadalı kurumların çıkarlarını korumak için tasarlandı. Kanun daha çok istihdam , araştırma ve geliştirme yatırımları gibi koşulları performans kriteri olarak benimsedi (Karagöz, 2009:3).

Kanada’da yapılan başlıca özelleştirmelere; BCRIC, The Mulroney Years, Bombardier, Air Canada, The Chretien Years, Navcan örnek verilebilir (Bal, 2013:359).

Kanada diğer gelişmiş ülkelere göre daha ılımlı bir kamu sektörüne sahip iken, yapılan özelleştirmeler de daha yavaş olmuştur (Bal, 2013:359). Buna ek olarak, federal, bölgesel ve yerel hükümetler, mali durumlarına bağlı olarak farklı yöntemler izledi.

Kanada’da kamu girişimleri son 10 yılda kamu politikalarını uygulamak için bir araç olarak kullanıldı. Örneğin, Air Canada, Petro Kanada gibi federal Crown işletmeleri ulusal güvenlik, ulaşım ve Kanadalılarda olan petrol endüstrisi alanlarındaki hükümet politikalarını kolaylaştırdılar. Birçok bölgesel kuruluş doğal monopol sandıkları birçok sanayiyi özelleştirdiler. Kanada’daki hükümetler şirketlerini 1980’lerin ortalarında özelleştirmeye başladılar. Kanada’da büyük özelleştirmeler halka arz yoluyla satıldı. Örneğin, Kanada Ulusal Tren Yolu işletmesindeki hükümet payının 1995 yılındaki açık artırma ile satılması, sermaye piyasasında görülen en büyük satış olmuştur.

1986-1996 yılları arasında 10 büyük federal özelleştirmeden toplamda 7,2 milyar dolar gelir elde edildi. Sadece, 1995 federal hükümetin CN ve Perto-Kanada satışlarından 3,8 milyar dolardan fazla gelir elde etti. Ardından, Alberta kamu Telefon şirketinin hisse satışından 1,7 milyar dolar gelir sağlanırken, Manitoba Tefon System (MTS) 1996 yılındaki özelleştirilmesin 860 milyon dolar gelir sağlanmıştır.

1986-1996 yılları arasında özelleştirmeden toplamda 7,218 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Bu süreçte en yüksek özelleştirme geliri, 1995 yılında 2 milyon dolara satılan Kanada Ulusal Tren Yolu şirketinden elde edilmiştir. İkinci sırada petrol şirketi olan Petro-Canada yer almaktadır. 1991 yılında 1,7 milyon dolara satılmıştır. Üçüncü sırada ise sivil havacılık geliştirme kurumu Nav Canada, 1996 yılında 1,5 milyon dolara satılmıştır. Dördüncü sırada ise havacılık şirketi Air Canada 1988 yılında 474 milyon dolara satılmıştır (Karagöz, 2009:3-4).

SONUÇ

Özelleştirme, günümüzde dünyanın önde gelen gelişmiş ülkeleri ve sanayide oldukça ileri seviyede olanlar dahil hemen hemen yarısının temel ekonomi politikalarında yer almaya başlamıştır. Çalışma da yapılan tanımlamadan da anlaşılacağı gibi; “özelleştirme” kelimesi ekonomi bilimi için özel bir anlama sahiptir.

Özelleştirme; 1970’li yılların başlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde ve İngiltere ekonomilerinde, var olan koşullar altında ortaya çıkan sorunların, meydan okumasına karşılık bir cevap verme çabası olarak gündeme gelmiştir. Keynesyen-müdahaleci politikalar, 1930-1970 yılları arasında denenmiş ve bunun sonucunda da oluşan sorunların çözümü için oluşturulan bir çözüm reçetesi değil, sorunların kaynağı olduğu net bir şekilde belirlenmiştir.

Genel olarak uygulanan özelleştirme politikalarının ulaşmak istediği amaçlar, yerel düzeyde uygulanan özelleştirme politikalarında elde edilmek istenen amaçlarla hemen hemen aynıdır. Yapılan çalışmalar ve incelemeler sonucunda yerel yönetimlerin mali açıdan yeterli güce sahip olamamasından dolayı kaliteli hizmet üretememesi ve ürettiği hizmeti de oldukça pahalı bir şekilde sunduğu kanısına varılmıştır. Verilen ülke örneklerinde de ortaya konulduğu gibi hizmetlerin özelleştirilmesi durumunda hem hizmet kalitesi artacak hem de hizmetler daha ucuza sunulabilecektir. Mali açıdan yeterli yerel yönetimlerin olduğu görüşü de mevcuttur. Ancak bunun gerçekleştirilmesi aracının özelleştirme olduğu söylenebilir.

Çalışma da ele alınan ülkeler açısından baktığımızda ise, Meksika’da yavaş yavaş uygulamaya koyulan özelleştirme programı ülkenin kısa zamanda iç borçlarının kapatılmasını sağlamış ve ülke ekonomisine de olumlu bir şekilde katkı sağlamıştır. Ancak şunu da belirtmeliyiz ki özelleştirme kavramı her zaman ülke açısından olumlu sonuçlar ortaya koymamaktadır. Bunun örneği ise Meksika’da yapılan özelleştirme uygulamalarının sonuçlarında açıklanmaya çalışılmıştır.

Son olarak özelleştirme konusunda her zaman dikkate alınması gereken husus, özel sektörün her zaman verimli sonuçlar ortaya koyacağı ancak kamu sektörünün her koşulda verimsiz olduğu şeklinde genelleme yapılmasının gerçekçi bir değerlendirme olmadığıdır. Bu tür değerlendirmeler özel sektörün lehine olmak üzere özelleştirme kavramının tanımlaması yapılırken literatür taramasında sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu sebepten ötürü özelleştirme kavramı bir moda kavramı olarak dikkate alınıp, sırf özelleştirme yapmak için değil, maliyeti en aza indirmek ve hizmet kalitesinde olabilecek en iyi koşulları sağlamak amacıyla yapılmalıdır.


KAYNAKÇA

AŞAN, Sibel, “Özelleştirme-Mali Alan İlişkisi”, Yüksek Lisans Tezi, 2014, s.19.

BAL, Oğuz, “Özelleştirmenin Teorik Temelleri ve Türkiye’deki Sonuçları”, Internatıonal Conference on Eurasıan Economıes, 2013, s.355-364.

BAYRAKTUTAN, Yusuf, “Özelleştirme: Teori, Dünya ve Türkiye Deneyimi”, Liberte Yayınları, Ankara, Aralık 2003.

ÇETİN, Gülnur, “Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi ve Özelleştirme Uygulamalar”, Yüksek Lisans Tezi, 2007, s.1.

ÇİFTÇİ, İshak, “Özelleştirilen Çimento İşletmelerinde Özelleştirme Öncesi ve Sonrası Performans Karşılaştırması”, Bilim Uzmanlığı Tezi, 1997, s.7.

DEMİRBAŞ, Muzaffer & TÜRKOĞLU, Musa, “Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi”, Süleyman Demirel Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2002, s.241-264.

DOĞAN, Yahya, “Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme”, Fakülteler Kitabevi, İzmir, 1993.

EKER, Aytaç & AKTAN Coşkun Can, “Kamu Ekonomisini Genişlemesi ve Özelleştirme” Takav Matbaacılık, İzmir 1993.

ERYİĞİT, Burak Hamza & YÖRÜKOĞLU, Fuat, “Yerel Yönetimlerde Özelleştirme Yöntemleri ve Hukuksal Altyapı”, Dergi park, Cilt 10, Sayı 37, Ocak 2012, s.151-165.

GÜNEY, Selami, “Türkiye’de Özelleştirmenin Maliyetler Üzerine Etkisi: Konya Şeker Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Örneği”, Niğde Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, 2013, s.314-327.

https://www.ups.com/tr/tr/about/history/1907-1929.page? Adresinden Haberleşme hizmetleri başlığına bilgi erişimi sağlanmıştır. Erişim tarihi: 22.12.2018.

KARAGÖZ, Hakan, “Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları”, Konya Ticaret Odası, Kasım 2009, s. 1-3.

KARDEŞ, Ramazan & GÜZEL, Hülya, “Türkiye’de ve Dünyada Yaşanan Özelleştirme 2”, Vakıfbank Araştırma Dizisi, 1995.

KAVAK, Rifat, “Özelleştirme Nedir? Çeşitleri, Dünya Uygulamaları ve Alternatifleri”, Yüksek Lisans Projesi, 2013, s.1.

KAVUN, Selami, “Bazı Dünya Ülkelerinde ve Türkiye’de Özelleştirme ve Kamu Finansmanındaki Yeri”, Devlet Bütçe Uzmanlığı Araştırma Raporu, 2009, s.37-38.

ORKUNOĞLU, Işıl Fulya, “Özelleştirme ve Alternatifleri”, Akademik Bakış Dergisi, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı 22, Ekim-Kasım-Aralık-2010, s. 1-22.

ÖZTÜM TÜMER, Ebru, “Türkiye’de Özelleştirmenin Ücret ve İstihdam Üzerine Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, 2004, s.25.

SARISU, Ayhan, “Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme, Genel Bir Değerlendirme”, Asomedya, Ankara Sanayi Odası Aylık Yayın Organı, Kasım 2003, s.38-57.

SUİÇMEZ, Halit & YILDIRIM, Şevket, “Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları”, Milli Prodüktivite Yayınları, Ankara, 1993.

Türk Sanayicileri Ve İş Adamları Derneği (TUSİAD), “Meksika ve Arjantin’de Özelleştirme Uygulamaları”, Detay Basım, İstanbul, Mayıs 1993.

ÜZÜMCÜ, Zeliha, “Özelleştirme Politikası ve Türkiye Uygulamalarında Etkinliği”, Yüksek Lisans Tezi, 2007, s.103.

 

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR