TR

21.Yüzyılı Anlamak: Bilimin Işığında Aydınlık Yarınlara Eğitimcilerin Bilgi Okuryazarlığı

21.YÜZYILI ANLAMAK: BİLİMİN IŞIĞINDA AYDINLIK YARINLARA

EĞİTİMCİLERİN BİLGİ OKURYAZARLIĞI

 

ÖZ

21.yüzyıl becerilerinin öğrenilmesinden ziyade yüzyılın öğrenme anlayışını anlamak gereklidir. 21.yüzyılda öğrenme, yaşam boyu öğrenme yönelimli, daha çok öğrenen merkezli ve sürekli gelişmeyi sağlayan bir değişim göstermektedir. Uzaktan öğrenme sistemleri göz önünde bulundurulduğunda, öğrenmede zaman ve mekân sınırlarının minimum düzeye indiği görülmektedir. Öğrenme artık daha çok kendi kendini yöneten ve öğrenme kaynaklarına sürekli erişimi gerektiren bir yapıya doğru evirilmektedir. (Kılıç-Çakmak, 2010: 192). Bu söylemden de anlaşılacağı gibi bilgi bireylerin hem akademik hem de günlük hayatları açısından büyük önem taşımaktadır. Günümüzün bilgi çağı olduğu gerçeğinden hareket ettiğimizde de bilginin günlük hayatta merkezde olması ve yaşamın her alanında etkili olması kaçınılmazdır.

Tarihsel süreç içerisinde toplumların tarım toplumundan, sanayi toplumuna; sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçtikleri görülmektedir. Bilgi toplumunda, bilgi kavramı üretim, teknoloji, ekonomi, eğitim ve insan gücü boyutlarıyla önem kazanmış, hemen her alanda yapısal değişikliklerin yaşanmasına neden olmuştur. Bilgi merkezli ve teknolojiye dayalı üretim yapılanması ve bu yapılanmanın yaşamın her alanında kullanılabilir olması bilgi toplumunun en belirgin özelliğidir. Bu toplumun yarattığı ortamda meydana gelen değişmeleri doğru algılamak ve değerlendirebilmek için eğitimli ve donanımlı bireylere gereksinim duyulmaktadır (Dikkaya ve Ozyakışır, 2006, s.152, 158). Sanayi toplumları tarıma dayalı toplumları arkalarında bırakarak, teknolojisi, ekonomisi, sosyal ve kültürel sistemleri tamamen farklı yeni bir toplum yapısı yaratmıştır (Erkan, 1994). Sanayi toplumu, dinamik yapısı, içerdiği teknoloji ve yeniliklerle sürekli gelişip, değişmiştir. Teknolojinin hızla gelişmesi, üretilen bilgi miktarındaki artış, bilginin öneminin ve bilgiye olan bağımlılığın artışı ile bilgi toplumuna geçiş aşaması başlamıştır. İçinde yaşadığımız bilgi çağında, okulda, iş yaşamında ve kişisel yaşamda başarılı olmak iyi bir bilgi tüketicisi olmayı, bir başka deyişle, bilgiyi bulma, kullanma ve iletme becerilerine sahip olmayı gerektirmektedir. Kısaca bilgi okuryazarlığı adını verdiğimiz bu becerilerin erken yaşlarda kazanılması giderek artan bir önem taşımaktadır. (Spitzer, Eisenberg ve Lowe, 1998).

Çağın gereksinim duyduğu becerilere sahip, bilgisayar ve bilgi okuryazarı bireyler yetiştirmede eğitim kurumlarına büyük sorumluluklar düşmektedir. Eğitim kurumları söz konusu becerileri göz önüne alarak yeniden yapılanmak başka bir deyişle, öğretim programlarını ve eğitimci niteliklerini yeniden gözden geçirmek durumunda kalmışlardır. (ALA, 2000; Spitzer, Eisenberg ve Lowe, 1998, ss. 148-179; Kurbanoğlu ve Akkoyunlu, 2001; Akkoyunlu ve Kurbanoğlu, 2002; Kurbanoğlu 2001). Bilginin dijital ortamlarda çağdaş araç ve yöntemlerle sunulması, bireylerin bilgiye kolayca ulaşmasını sağlarken, karmaşık bir yapıyı da beraberinde getirmiştir. Bu karmaşık yapı, bireylerin bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak basılı veya elektronik ortamlarda sunulan bilgiyi araması, erişmesi, eriştikleri bilgiyi kullanması, değerlendirmesi ve yeniden biçimlendirerek sunması gibi konularda bilgi ve becerilere sahip olmalarını gerektirmiştir (Bundy, 2004, s. 3-4; American Library Association, 1989; Bargellini ve Bordoni, 2001, s. 153).

Amerikan Kütüphane Derneği’nin Bilgi Okuryazarlığı Komitesi tarafından 1989 yılında hazırlanan raporda, bilgi çağında okulların, birçok öğretim yaklaşımını ve yöntemlerini yeniden ele almak zorunda olduğunun altı çizilmiş, ayrıca öğrenme sürecinin yeniden yapılandırılması ve öğretmenlerin rolünün de yeniden belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır (ALA, 1989). Raporda, öğretmenlerin bilgi okuryazarlığı becerilerine sahip olmaları gerektiği belirtilmekte, öğretmen eğitiminin bilgi okuryazarlığı ölçütleri göz önüne alınarak yeniden düzenlenmesi temel önerilerden biri olarak sunulmakta, ayrıca disiplinlere uygun bilgi yönetim becerilerinin geliştirilmesi gibi önerilere yer verilmektedir. “Öğrenmeyi öğrenme” ve “yaşam boyu öğrenme” gibi süreçlerin yetkin bireylerini yetiştirebilmeleri için öncelikle öğretmenlerin bu becerilere sahip olmaları gerekmektedir. Bilgi okuryazarlığının öğretmen eğitimi içine alınması için bazı çalışmalar başlatılmıştır (Breivik, Hancock ve Senn, 1998; Akkoyunlu ve Kurbanoğlu, 2002).

İçinde bulunduğumuz çağın değişen koşulları karşısında bireylerin de sahip olmaları gereken nitelikler değişim göstermektedir. Söz konusu niteliklerin yeni nesillere kazandırılmasındaki en önemli rol ise eğitimcilere düşmektedir. Eğitimcilerin hem kendilerine hem öğrencilerine ve uzun vadede de tüm topluma çağın teknolojik değişimlerine ve gelişimlerine ayak uydurabilecek düzeyde yeni becerilerin kazandırılması konusunda önemli sorumlulukları vardır. Eğitimcilerin bu sorumlulukları yerine getirmelerinde yani bu konuda yetiştirilmelerine ve geliştirilmelerine ilişkin bazı çalışmalar yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından 2017 yılında hazırlanan “Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlilikleri” başlıklı çalışmada da belirtildiği gibi, “insanlık tarihi boyunca öğretmenlik, toplumsal değerlerin gelecek kuşaklara aktarıcısı ve bilim ile bilgiye talepte bulunanlar arasında bir köprü olduğu için en saygın meslekler arasında yer almıştır (MEB, Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, 2017). Son yıllarda ülkemizde de dünyada meydana gelen teknolojik gelişimler karşısında 21.yüzyıl becerileri olarak kabul edilen eleştirel düşünme becerilerine sahip olma, yenilikçi düşüncelere açık olma, ileri düzeyde iş birliği kurma yeterliliğinde olma, karmaşık problemler karşısında yeterli düzeyde bilgi okur yazarı olabilme gibi konular önem kazanmıştır.

Eğitim kurumlarının öncelikli hedeflerinden biri bilimsel ve eleştirel düşünebilen, olası sorunlar karşısında çözüme kısa sürede ulaşabilmek için karar verme süreçlerini iyi yönetebilen bireyler yetiştirmektir. Bu özelliklere sahip bireylerin yetiştirilebilmesinde eğitimcilerin yaşam boyu öğrenme düşüncesinden hareketle öncelikle kendi bilgi ve donanımlarını en üst düzeyde geliştirmeleri oldukça önemlidir. Bilgi donanımının geliştirilmesi konusunda öncelikle ihtiyaç duyulan yeterli düzeyde ve etkin bir şekilde bilgiye erişebilmektir. İkinci önemli aşama, erişilen bilgilerin eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmesidir. Son ve en önemli aşama da ise belirlenen amaçların gerçekleştirilmesinde bilginin en etkin şekilde kullanılması karşımıza çıkmaktadır. Bilgi okuryazarlığına her düzeyden eğitim kurumunun programlarında yer verilmesinin ve her öğrencinin eğitim sürecinin bir parçası haline getirilmesinin gereği ve önemi sık sık vurgulanmaktadır (ALA, 1989; ALA 2000; Bilişim, 2001: 43; Doyle, 1994: 12). Buradan da anlaşılacağı üzere eğitim kurumlarının çağın ihtiyaç duyduğu nitelikli insanları yetiştirme gibi bir görevleri vardır. Bu görevi yerine getirmeye çalışan okulların yeniden yapılandırılma çalışmaları kapsamında da bilgi okuryazarlığı konusuna özellikle eğilmeleri gerekmektedir. Okul yönetimleri çağın ihtiyaçlarını gözden geçirerek öğretim ortamlarını yeniden düzenlemeli, teknolojinin kullanıldığı öğrenme süreçlerinde öğrencilere bilgiye ulaşabilecekleri, öğrendiklerini günlük yaşama aktarabilecekleri ortamlar sunmalıdır (Kurbanoğlu ve Akkoyunlu, 2001).

Bilgi

Yaşadığımız dünya sosyal, politik, ekonomik, teknolojik vb. pek çok açıdan çok hızlı değişimlere tanık olmaktadır. Hızlı değişim süreci ve ürünleri insan hayatının tüm boyutlarında farklılıklar oluşturmakta, bu farklılıkları tanımlamak için bilimsel anlamda yeni kavramlar ortaya çıkmaktadır (Nair, 2001). Bilgi kavramı hızla ilerleyen değişim süreci içerisinde ele alınması gereken en temel kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü toplumların birbirleriyle rekabet edebilmesi, aynı zamanda çağın hızlı değişimleri karşısında da güce sahip olmaları gerekmektedir. İşte sözü edilen bu gücün kaynağı bilgidir. O halde tarihsel süreç içinde değerlendirdiğimizde insanı ve toplumları bulundukları noktadan ileriye taşıyan, çağın gelişmelerine ayak uydurabilmesini sağlayan, başka bir deyişle insanları ve toplumları yücelterek mükemmel hale getiren güç ve enerjinin kaynağı bilgidir. Kavram ile ilgili alanyazın incelendiğinde kavrama ilişkin en çarpıcı yaklaşımlardan biri olarak Pears’ın yaklaşımı dikkat çekicidir. Pears, “Bilgi nedir?” sorusuna kestirmeden kolayca verilecek basit bir yanıt olmadığını bilmek gerekir demiş ve bu sorunun son derece yalın görünse de verilecek yanıtın o denli karışık olduğunu söylemiştir. Bilgi konusunun kendi içinde bütüncül tek bir olgu gibi ele alınsa bile, konuyla doğrudan veya dolaylı bağlantılı sorularla konunun dağılmasının kaçınılmaz olduğunu da eklemiştir. (Pears, 2003, s.10). Gerçekten de tarihsel süreçte baktığımızda kavramın tanımlanması konusunda belli bir görüş birliğine varılamadığı tespit edilmiştir. Case’in (2002, s.40) Bateson’dan (1972, s.453) aktardığı gibi genelde “bilgi insanın bilişsel yapısında değişiklik yaratan herhangi bir şeydir” görüşü yaygın kabul görmekte ve bilginin zihinsel bir süreç olduğu yapılan tanımlarda sıklıkla ön plana çıkarılmaktadır. Kavramın tanımına ilişkin varılan ortak bir görüşün olmaması zaman içerisinde kavrama farklı anlamlar yüklenmesinin de sebebi olarak gösterilmiştir. Bazı yazarlar bilgiyi özelliklerine, bazıları “gerçek” veya “yararlı” olmasına, bazıları bir form ve obje olarak şekillendirilebilmesine, bazıları ise kasıtlı, bilerek ve bir amaca göre iletilmesi gibi özelliklerine göre tanımlamaktadırlar (Case, 2002, ss. 40-43) Tüm bu söylemlerden hareketle “bilgi” kavramı için, ihtiyaç duyulan her şeydir yorumunu yapmamız yanlış olmayacaktır. Her yeni bilgi var olan mevcut bilgiyi değiştirme gücüne sahiptir. Çağın değişen koşulları karşısında kimi zaman sahip olunan bilgi yeterli olmayacak, ihtiyaçları karşılayamayacaktır. İşte böyle bir durumda yeni bilgilerin edinilmesi bir zorunluluk olacaktır. O halde şöyle bir tespitte bulunabiliriz, bilginin öğrenilmesine ve edinilmesine verilen önemin artması içinde bulunulan çağın özellikleri ile ilişkilidir.

Sonuç olarak bilgi insanlık tarihi ile başlayıp, getirdiği değişimlerle içinde bulunduğumuz çağa ismini vermiştir. İçinde ulunduğumuz çağda dünya, siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik değişimler göstermektedir. Yaşanan bu değişimlerde bilgi kavramı ön plana çıkarken, bilgiyi kullananın güçlü olduğu ve bir adım önde olduğu görülmektedir. Çağa adını veren değişim, bunun bir sonucu olarak değerlendirilirken; bilgi çağında bulunan bireyin de bilgi insanı olması gerekmektedir (Erdoğdu, 2003-2006). Bilgi insanı ifadesinden hareketle çalışmanın bu noktasında “bilgi okuryazarlığı” kavramını da ele almak yararlı olacaktır.

Bilgi Okuryazarlığı

Günümüzde bilimsel, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda gücü elinde tutan toplumların özelliklerine baktığımızda bu toplumların bilgiyi üreten ve kullanan toplumlar olduğunu görebiliriz. Daha iyiye ulaşma amacı ile bilgi üretme çabaları olan, çağın değişen koşullarına uygun yeni bilgi donanımları edinen, elde edilen bilgileri depolayan ve her geçen gün edinilen yeni bilgilerle teknolojik olarak gelişen bu toplumlar için bilgiye hâkim bireylere ihtiyaç vardır. Nitekim, toplumların daha iyiyi bulma istekleri sonucunda bilgi üretmeleri ve var olan bilgilerine yenilerini eklemeleri, bilgiyi depolamaları, depolanan bilgilerle yeni teknolojiler geliştirmeleri her geçen gün bulundukları noktadan daha ileri bir noktaya gelmelerini sağlayacaktır. (Gökalp, 2006, s.118.) Bu duruma paralel olarak toplumsal yapıdaki değişmeler bireylerin sahip olmaları gereken nitelikleri de yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kılmıştır (Erdem ve Akkoyunlu, 2002). Bilginin bu denli yoğun bir biçimde üretilmesi, yayılması ve paylaşılması, nitelikli öğretmen anlayışının çok bilen öğretmenden, bilgiye nasıl ulaşacağını bilen öğretmene dönüşmesine yol açmıştır. Nitelikli ve yeterli olan öğretmen; bilgi ihtiyacının farkında olan, bilgiye ulaşmanın yollarını bilen, ulaştığı bilgiyi anlamlandırarak öğrenen, öğrenmiş olduğu bilgilerden yeni bilgiler üretebilen ve ürettiği bilgileri sorun çözmede kullanabilen öğretmen olarak tanımlanmaktadır. (www.ctc.ca.gov, 2001). Anlaşılacağı üzere bilgi çeşitlenmiş, bilginin ve bilginin edinilmesi günümüz toplumlarında çok önem kazanmıştır. O halde doğru ve güvenilir bilgilere ulaşabilmek için bilgi okuryazarı olabilme yeterliliklerine sahip bireyler yetiştirebilmek için öncelikle bilgi okuryazarı eğitimcilerin yetiştirilmesi gereklidir.

Eğitim sürecindeki bireylerin bilgi okuryazarı olma sürecinde izlemeleri gereken beş aşama ve her bir aşamada yanıt bulması gereken sorular da şöyle belirtilmektedir (ACRL, 2003): 1.İhtiyaç duyulan bilgiyi bilme: Bilmek istenen nedir? Bunun için ne tür bilgiye gereksinim duyuluyor? Gereksinim duyulan bilginin miktarı nedir? 2.İhtiyaç duyulan bilgiye erişme: İhtiyaç duyulan bilgiyi elde etmenin en iyi yolu nedir? Bilgiye ulaşmada uygun kavramlar kullanılıyor mu? Bilgiye ulaşmada hangi arama sistemleri ya da bilgi kaynakları kullanılacak? 3.Erişilen bilgiyi değerlendirme: Bilginin kaynağı güvenilir midir? Başka yorumlar ya da bakış açıları var mıdır? Yeni bilgi, var olan bilgide nasıl bir değişikliğe neden olacaktır? 4.Değerlendirilen bilgiyi kullanma: Bilginin sunumu için en uygun yöntem nedir? Verilecek mesajı en iyi yansıtan bilgi sunum formatı seçilmiş mi? Kaynaklardan yapılan alıntılar, savunulan düşünceleri desteklemekte midir? 5.Bilgiyi kullanmada etik ve yasal düzenlemeleri kabul etme: Materyalin kullanma izni var mıdır? Sansürle ilgili konular nelerdir? Bilginin elde edilmesi, kullanılması ve yayımına ilişkin üniversitelerin belli bir politikası var mıdır? Bilgi okuryazarı olabilme becerilerine ilişkin belirlenen bu beş aşamadan da anlaşılacağı üzere bilgi okuryazarlığı genelleyebileceğimiz tanımıyla önce bilgiyi tanıma- elde etme, daha sonra örgütleme, değerlendirme ve son olarak da paylaşma kavramlarını içeren geniş bir uğraşı alanıdır. Alan yazın incelendiğinde kimi yazarlar bilgi okuryazarlığının altı aşama olarak belirlenen süreçlerinden söz etmişlerdir. Bu süreçlerin iyi bilinmesini de ayrıca belirtmişlerdir. Süreçler şunlardır; 1. bilginin tanımı ve anlamı, 2. bilginin toplanması ve örgütlenmesi, 3. bilginin düzenlenmesi, 4. bilginin analizi ve değerlendirilmesi, 5. bilginin yorumlanması ve sunulması ve 6 bilginin iletilmesi ve iş birliğinin sağlanması (Sheehy, 2001). Başka bir sıralama da şöyledir; 1. bilgi ihtiyacının tanımlanması, 2. bilginin aranması, 3. Bilgi kaynaklarının bulunması, 4. bilgi kaynaklarının kullanılması, 5. bilginin iletilmesi ve 6. bilginin değerlendirilmesi (Eisenberg ve Johnson, 2002)

21.yuzyılın başından itibaren dijital ortamların önem kazanması, okuryazarlık kavramını etkilemiş ve farklı okuryazarlık özelliklerini on plana çıkarmıştır. Bu özellikler şu şekilde ifade edilmektedir (New Media Consortium, 2005, s. 2-3):

      • İşitsel, görsel ve dijital okuryazarlık yetenek ve becerilerinin birleşimini içermektedir.
      • İmge ve seslerin gücünü anlama, dijital ortamı yönetme ve değiştirme, dijital bilgiyi yayma ve bilgiyi yeniden yapılandırarak uygulama becerilerine sahip olmayı gerektirmektedir.
      • Bilginin ve yayılım biçiminin gelişimiyle beraber ortaya çıkan çok işlevli okuryazarlık söz konusudur.
      • Bilgiyi üretmek, ifade etmek, değerlendirmek ve yorumlamak önemlidir.
      • Etkili iletişimi teşvik etmektedir.

Bilgi okuryazarlığı becerilerinin bireylere kazandırılması için geliştirilecek olan bilgi okuryazarlığı eğitimleri, yüzeysel öğrenmeden daha çok derin öğrenmeyi teşvik etmekte; bağımlı bireyleri bağımsız, kendi kendine ve yaşam boyu öğrenen bireyler haline dönüştürmektedir. Bu eğitimlere katılmayan ve bilgi okuryazarlığı becerilerine sahip olmayan bireyler ise, bilgi eksikliğine maruz kalma, bilgiye erişmek için diğer bireylere bağımlı olma ve hatta ileri düzeyde bilgi kaygısı yaşama durumlarıyla karşı karşıya gelmektedir (Wurman, Leifer, Sume ve Whitehouse, 2001, s. 6). Bilgi okuryazarlığı eğitimi ile bireylerin etkin öğrenmeleri sağlanmakta, öğrenim süreçleri kontrol altına alınmakta, öğrenmede öğretmen merkezlilik yerini öğrenci merkezliliğe bırakmakta, karşılıklı etkileşim önem kazanmakta ve bireylerin özgüvenleri gelişmektedir (Gürdal, 2000, s.183)

SONUÇ

Başta eğitim alanında olmak üzere dünyada meydana gelen her türlü değişim ve gelişime ayak uydurabilecek, aynı zamanda değişimlerin bizzat uygulayıcısı olabilecek niteliklere ve bilgilere hâkim bireylere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle eğitimcilerin bu anlamda bilgisel yeterliliklerini artırmaları gerekli ve önemlidir. Bu anlayış eğitimcilerin sürekli gelişimlere açık olmaları gerekliliği gerçeğini de ortaya koymaktadır. Mesleki anlamdaki yeterliliklerin çağın değişimleri ve yenilikleri karşısında yenilenmesi öğrencilerin de çağın ihtiyaçlarına göre yetiştirmeleri gerekir.

Sonuç olarak, eğitimcilere bilgi okuryazarı olabilme becerilerinin kazandırılmasıyla öncelikle sahip oldukları bilgileri sorgulayabilmeleri sağlanacaktır. Dolayısıyla etkili bir bilgi okuryazarlığı eğitimine sahip olan eğitimciler bilgi süreçlerini ve uygulamalarını akademik olarak eğitim programlarına da yansıtabileceklerdir. O halde eğitimciler için bilgi okuryazarlığı bir ihtiyaçtır diyebiliriz.


Dipnolar

Abdullah Adıgüzel. (2011). “Bilgi Okuryazarlığı Ölçeğinin Geliştirilmesi”, Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 17, 2011, s.s.15-28

 Ahmet Aldemir. (2004). “Öğretmen Adaylarının Bilgi Okuryazarlığı Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma: Sakarya Üniversitesi Örneği”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Argon Türkan, Öztürk Çiğdem, Kılıçaslan Hülya (2008). “Sınıf Öğretmenliği Öğretmen Adaylarının Bilgi Okuryazarlığı Becerileri Üzerine Bir Durum Çalışması”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt: 8, Sayı: 2, s.14.

Bayraktar Bir Berat (2006). Bilgi Yönetimi Akademik Yaklaşımlar, Erdoğdu Ahmet, “Bilgi Çağının Bir Gereği Olarak Çokuluslu Şirketlerde Bilgi Yönetimi” Beta Basım, Yazın Matbaacılık, 1.baskı, 2006, İstanbul, ss., 43-45.

Erdem, M. ve Akkoyunlu, B. (2002). “Bilgi Okuryazarlığı Becerileri ve Bu Becerilerin Öğrencilere Kazandırılması İçin Düzenlenecek Öğrenme Ortamlarının Özellikleri”. Journal Of Qafqaz University. Sayı:9 (Bahar)

Gömleksiz, M.N, Kan, A.Ü., Bozpolat, E.,“Öğretmen Adaylarının Bilgi Okuryazarlığına İlişkin Görüşleri”, Karadeniz, (Black Sea-Черное Море) Yıl 5 Sayı 18.

Sinan Kaya  ve Alpaslan Durmuş  (2008). “Öğretmen Adaylarının Bilgi Okuryazarlığı ve Araştırma Yaparken İnterneti Kullanma Düzeyleri” Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi BÖTE, s.778.

Serap Kurbanoğlu ve Buket Akkoyunlı, (2001), “Öğrencilere Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 21, s.s.81-88.

Güney Nair,(2001). “Bilginin Değişen Anlamı ve Kavram Tartışmaları”. C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. 2(1): 329-337.

Özenç Uçak Nazan (2010). “Bilgi: Çok Yüzlü Bir Kavram”, Türk Kütüphaneciliği 24, 4, 705-722.

 

 

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR