TR

Atatürk’ün Ekonomi Manifestosu: 10 Kasım’da Üreten Türkiye’yi Hatırlamak

GİRİŞ

Her yıl 10 Kasım sabahı, saat 09.05’te Türkiye’de hayat bir anlığına durur.
O anlarda yalnızca bir liderin ardından yas tutulmaz; bir düşünce, bir vizyon, bir kalkınma ideali saygıyla anılır.
Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletine yalnızca siyasi bağımsızlığını kazandırmamış, aynı zamanda ekonomik özgürlüğün temellerini de atmıştır.

Atatürk’ün ekonomi anlayışı, savaş meydanlarında kazanılan zaferlerin kalıcılığının, ekonomik kalkınmayla mümkün olacağını savunur.
“Siyasi ve askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa elde edilen sonuçlar kalıcı olamaz.” sözleri, bu düşüncenin en berrak ifadesidir.

10 Kasım bu bakımdan yalnızca bir anma günü değil; ulusal ekonomiyi yeniden düşünme, bağımsızlıkla kalkınma arasındaki bağı hatırlama günüdür.
Bu yazıda Atatürk’ün ekonomi anlayışı tarihsel ve düşünsel boyutlarıyla incelenecek; Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki uygulamalar değerlendirilecek ve bu mirasın günümüz Türkiye’sine yansımaları tartışılacaktır.

1. ATATÜRK’ÜN EKONOMİ ANLAYIŞININ TEMELİ: BAĞIMSIZLIK VE ÜRETİM

Atatürk için ekonomi, yalnızca üretim-tüketim dengesi ya da mali göstergeler toplamı değildi; o, ekonomiyi bir ulusun onuru, özgürlüğü ve varlığının temeli olarak görüyordu.
“Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.” derken, bağımsızlığın yalnızca sınırlarla değil, sermaye ve üretim gücüyle korunabileceğini vurguluyordu.

Osmanlı’nın son döneminde yabancı kapitülasyonlar ve dış borçlarla kuşatılan ekonomik yapı, Atatürk’e göre yeni Cumhuriyet’in en büyük dersiydi.
Bu nedenle 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi, Türkiye’nin ekonomik kaderini yeniden yazma iradesinin simgesiydi.

Atatürk burada “Milletin kurtuluşu, kendi ekonomisini kendi elleriyle yaratmasındadır.” diyerek yeni bir kalkınma ahlâkı tanımladı.
Ona göre kalkınma, yalnızca devletin değil, her yurttaşın görevi; üretmek, ülkenin özgürlüğüne katkıda bulunmaktı.

Atatürk’ün ekonomik vizyonu dört temel ilkeye dayanıyordu:

  • Milli Ekonomi: Ulusal çıkarları önceleyen, dışa bağımlılığı azaltan bir yapı.

  • Üretim Odaklılık: Emek, toprak ve sanayinin ülke içinde verimli kılınması.

  • Devletçilik: Özel girişimi desteklerken, kalkınmanın gerektirdiği alanlarda devletin öncü rol üstlenmesi.

  • Planlı Kalkınma: Rastlantısal değil, bilimsel esaslara dayanan hedefli büyüme modeli.

Bu ilkeler, Atatürk’ün çağını aşan ekonomik vizyonunun temelleriydi. Onun dünyasında ekonomi, bütçe tablolarının değil; bir ulusun iradesinin, onurunun ve direncinin ifadesiydi.

2. CUMHURİYET’İN İLK DÖNEMİ: EKONOMİK YENİDEN DOĞUŞ (1923–1938)

2.1. 1923–1929: Liberal Kalkınma Denemesi

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında öncelik, savaşla yıpranmış bir ülkeyi ayağa kaldırmaktı.
Bu dönemde özel teşebbüs desteklendi; yabancı sermaye sınırlı ama teşvik edici biçimde kabul edildi.
Ancak 1929 Dünya Ekonomik Buhranı, liberal modelin sınırlarını açıkça gösterdi ve yeni bir yönelişin kapısını araladı.

2.2. 1930–1938: Devletçilik ve Planlı Sanayileşme

Atatürk, 1930’lardan itibaren kalkınmanın devlet eliyle planlanması gerektiğini savundu.
1934’te yürürlüğe giren Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, Türkiye’nin modernleşme tarihinde planlı kalkınmanın ilk büyük adımıydı.

Bu dönemde Sümerbank, Etibank, MTA, şeker ve tekstil fabrikaları kuruldu; amaç, dışa bağımlı ithalat ekonomisinden üretim temelli bir ulusal sanayiye geçmekti.
Atatürk’ün devletçiliği, katı bir merkezcilik değil; özel girişimi teşvik ederken halkın refahını koruyan dengeli bir modeldi.
Devlet, girişimci değil; rehber olmalıydı.

2.3. Tarım, Ulaşım ve Eğitimde Ekonomik Boyut

Atatürk, ekonomik kalkınmanın yalnızca sanayileşmeyle değil, toprağın verimliliği ve bilginin gücüyle mümkün olacağını biliyordu.
Demiryolları Anadolu’yu birbirine bağladı, köylüye kredi ve makine desteği sağlandı, eğitim reformlarıyla üretim bilinci toplumun geneline yayıldı.
Çünkü O’na göre “Ekonomik savaşların silahı, cehaletin yenilmesiyle elde edilen bilgidir.”

3. 10 KASIM: BİR SESSİZLİKTEN FAZLASI

Her 10 Kasım sabahı duyulan siren sesi, yalnızca bir veda değil, bir çağrıdır:
Kalkınmayı sürdürme, üretimi artırma, bağımsızlığı koruma çağrısı.

Atatürk’ün ekonomi vizyonu bugün hâlâ şu soruları fısıldar:

  • Ekonomik bağımsızlığımızı koruyabiliyor muyuz?

  • Üreten bir toplum olma hedefinden ne kadar uzağız?

  • Bilim, teknoloji ve sanayi bugün kalkınmanın merkezinde mi, yoksa hâlâ kenarında mı?

10 Kasım, bu soruların yankılandığı gündür.
Çünkü ekonomik bağımsızlığını yitiren bir millet, özgürlüğünü de yitirir.

4. GÜNÜMÜZ EKONOMİSİNE YANSIMALAR

Atatürk’ün ekonomi anlayışı, bugünün dünyasında hâlâ yön göstericidir.
Küresel krizlerin, gelir eşitsizliklerinin ve dışa bağımlılığın arttığı çağımızda, O’nun “üretim, planlama ve milli ekonomi” ilkeleri yeniden anlam kazanmaktadır.

  • Üretim Odaklılık: Cari açığın kalıcı çözümü, üretim ekonomisine dönüşle mümkündür.

  • Bilimsel Planlama: Dijitalleşme, yapay zekâ ve yeşil enerji çağında Atatürk’ün planlı kalkınma vizyonu daha da değer kazanmaktadır.

  • Sosyal Adalet: Gelir dağılımındaki uçurumlar, Cumhuriyet’in “her yurttaşa refah” idealini hatırlatır.

  • Kadınların Ekonomideki Rolü: Atatürk’ün kadınlara tanıdığı ekonomik haklar, kalkınmanın toplumsal temelini oluşturur.

Atatürk’ün vizyonu, bugün dahi bir pusula gibidir; çünkü O, ekonomiyi sadece bir sistem değil, bir milletin karakteri olarak görmüştür.

SONUÇ

10 Kasım, bir yas günü değil; bir muhasebe günüdür.
Atatürk’ün mirası yalnızca bir Cumhuriyet değil, kendi emeğiyle ayakta duran bir ekonomidir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki planlı sanayileşme ve üretim reformları, Türkiye’yi kısa sürede kendi kendine yeten bir ülke hâline getirmiştir.
Bu, yalnızca bir ekonomik başarı değil; bir ahlâkî duruştur — “kendi emeğiyle var olma” iradesidir.

Her 10 Kasım, bu iradeyi yeniden hatırlamaktır:
Ekonomiyi yalnızca rakamlar bütünü değil, ulusal bağımsızlığın canlı teminatı olarak görmek demektir.

Atatürk’ün ekonomi mirası hâlâ kulağımıza fısıldar:

“Bir milletin gerçek özgürlüğü, alın terinde, üretiminde ve düşüncesinde vücut bulur.”

KAYNAKÇA

  1. Atatürk Araştırma Merkezi (ATAM)Ekonomi ve Kalkınma, Ankara, 2023.
  2. Sabır, Hasan, “Atatürk’ün İktisadî Anlayışı”, İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, DergiPark, 2021.
  3. Aksakal, B. S., “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Devletçilik Uygulamaları”, Journal of Social Sciences, DergiPark, 2019.
  4. Singer, M., “Atatürk’s Economic Legacy”, Middle Eastern Studies, JSTOR, Vol. 19, No. 2 (1983).
  5. Aysan, A. & Aydın, M., “Atatürk’ün Ekonomik Görüşü: Devletçilik”, Ankara Üniversitesi AAMD Dergisi, 1986.
  6. İzmir İktisat Kongresi Arşiv Belgeleri, T.C. Devlet Arşivleri Başkanlığı, 1923.

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR