TR

Yusuf Has Hacip ve Montaıgne Eserlerinin Değerler Eğitimi Açısından Karşılaştırmalı Analizi

kutadgu-bilig-yusuf-has-hacip-690x460-2-300x200 Yusuf Has Hacip ve Montaıgne Eserlerinin Değerler Eğitimi Açısından Karşılaştırmalı Analizi

ÖZET

         Bu çalışmada “nasihatname” niteliğinde yazılmış olan; Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilig” ve Montaigne’nin “Denemeler” isimli iki önemli eseri okuyan fertlerin hangi değerleri kazanacağı ortaya konmaya çalışılmıştır bu amaca bağlı olarak; eserlerin benzerlikleri ve farklılıkları karşılaştırılmış, elde edilen sonuçlar değerler eğitimi açısından değerlendirilmiştir.

        İki eserde de insan, toplum ve devlet düzenine dair erdem, adalet, dürüstlük, toplum düzeni, merhamet, tövbe-vicdan temizliği, çocuk eğitimi, mutluluk, bilgi, akıl, dostluk, ölçülü olma, kader, evlilik gibi benzer kavramlar olduğu görülmüştür. Biz bu çalışmamızda bu kavramlardan erdem, mutluluk, adalet, dostluk ve çocuk eğitimi konusundaki benzerlikleri ortaya koymaya çalıştık. Her iki yazarın da bu kavramları evrensel boyutta inceleyerek yazdıkları aynı zamanda bu eserler ile insanlığa rehber olarak el uzattıkları görülmüştür.

        Eserlerde benzer kavramlar olmasına nazaran Yusuf Has Hacip’ in beyitleri insana ve topluma dair Kuran ve sünnetin vermiş olduğu mesajlarla benzeşmeler gösterirken Montaigne ise insana ve topluma dair düşüncelerini kendi yaşadığı deneyim ve tecrübelerinden yola çıkarak etik değerlerini referans olarak aldığını söyleyebiliriz. Türk İslam edebiyatının ilk eserleri olan Kutadgu Bilig, İslam dinin tanınmasına ve anlaşılmasına rehber olarak görülebilir.

       Çalışmanın sonucunda, iki eserde de yer alan ortak değerlerin, MEB ve UNESCO’nun onayladığı temel değerlerle aynı özellikleri taşıdığı görülmektedir. Bu bulgulara dayanarak 1000 yıl öncesinde yada 1000 yıl sonrasında tarih ve toplum ne olursa olsun insanların bir arada mutlu ve huzurlu yaşaması için sözü edilen değerlerin var olmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Kutadgu Bilig, Denemeler, Değerler Eğitimi

       Yusuf Has Hacip ve “Kutadgu Bilig”

       Hakkında çok fazla bilgiye sahip olunamayan Yusuf Has Hacip’ in 1017 – 1077 seneleri arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Balasagun şehrinde doğduğu, Türk ve Müslüman bir aileye mensup olduğu bilinmektedir. Balasaunlu Yusuf 1070 senesinde 18 aylık çalışmasının sonucunda Karahanlı hükümdarı Melik Buğra Han’a mesnevi tarzında yazdığı “Kutadgu Bilig” isimli eserini sunmuştur. Bu eser Türk edebiyat tarihinin ilk nasihatnamesidir. Eseri değerli bulan Melik Buğra Han Balasagunlu Yusuf’a halka ilişkilerden sorumlu anlamına gelen “ has hacip ” ünvanını vererek onu yüceltmiş, takdir etmiş ve daha sonra Yusuf Has Hacip’i en yüksek Karahanlı devlet memuriyetlerinden biri olan baş vezir yardımcılığına getirmiştir.

     Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig isimli eseriyle Türk İslam edebiyatının bilinen ilk yazarı olmuştur. Yazar bu eserinin ismini, okuyanın elinden tutup ona yol göstersin (350) diye “Mutluluk veren bilgi” ya da “Devlet olma bilgisi” anlamına gelen Kutadgu Bilig koyduğunu söyler. Kitabı yazmasının amacını şu şekilde belirtir:

 “Sözümü söyleyip kitabı bitirdim                                                                                                  Her iki dünyayı tutman için eline sundum” (351)

      Burada yazar iki dünya için faydalı olacak bir kitap yazıp sözünü söylediğini belirtmiştir. Bu önemli eser dört temel değeri temsil eden şahsiyetlerin diyaloğu üzerine yazılmıştır. Birincisi adalettir ve yazar bunu sembolik karakter olan Hakan Kün-Toğdı üzerinden anlatır. Kün-Toğdı günümüz Türkçesi ile “Gündoğdu” anlamına gelmektedir. İkincisi devlet yani mutluluktur, yazar bu değere Ay-Toldı adını vererek vezir yerine koymuştur. Üçüncüsü akıldır, akıl vezirin oğlu Ögdülmiş üzerinden anlatılır. Sonuncusu ise akıbettir, vezirin kardeşi Odgurmış tarafından sembolize edilir. (353-357) Yusuf Has Hacip bu karakterlerle okuyucuya nasihatlerde bulunur.

      Eserin giriş kısmında “Ey bu kitabı makul bulan ve Türkçe esere hayretle bakan kimse, bil ki, bu kitap herkese yarar, fakat memleket ve şehirleri idare için, hükümdarlara daha çok faydalı olur.” ifadesi ile eserinin evrenselliği vurgulamıştır.

    Michel de Montaigne ve “Denemeler”

     Batı felsefecisi olarak bilinen Montaigne 1533 – 1592 yılları arasında yaşamıştır. Katolik inancına mensup soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Montaigne’ nin, Hukuk ve edebiyat tahsili gördükten sonra Bordeaux parlamentosunda belediye başkanlığı ve milletvekilliği yaptığı da bilinmektedir.

      En önemli eseri denemelerdir. “Denemeler” Montaigne’ nin eserinin ismi olmasının yanında , edebiyata kazandırdığı önemli bir tür olarak bilinmektedir. Montaigne eserinden “Doğru sözlü kitap” olarak bahseder ve eserinin giriş kısmında kendisinden ve yaşadıklarından yola çıkarak insanlığa bir rehber olmak amacıyla yazdığını belirtir. Serbest bir üslup kullanan Montaigne eserinde insana ve insanlığa ait bütün bilgi birikimini en sade anlatımla okuyucuya ulaştırmaya çalışmıştır. Denemeler eserini yazarken kendini insanların bir örneği olarak görür çünkü “Her insanda insanlığın tüm halleri vardır.” düşüncesini benimser bu sebeple önce kendini gözlemler, inceler ve tanımaya çalışır. Bir   insanın iyi insan olması kendisini tanımasıyla başladığını söylemektedir. “Kendini tanımak bilgeliğin ve bilginliğin temeli sayılır.” felsefesini savunan Montaigne’ nin eserindeki temel düşünce kendini tanımak ve daha sonrasında bütün haller içerisinde insanı tanımaktır.

      Montaigne Denemeler kitabını adalet, mutluluk, erdemler, insan tabiatı, eğitim ve sabır gibi değerler üzerine yazmıştır. Kendi savunduğu değerlerin haklılığını ispatlamak için Cicero, Seneca, Ovidius gibi kişilerin düşüncelerine yer vermesinin yanında filozofların ve tarihi kişilerin yaşamlarından da alıntılar yapmıştır.

      Montaigne’ nin denemelerinin ilk baskısı 1580 yılında iki cilt halinde yayınlanmış sonrasında sayısız düzenlemeler yaptığı eserine üçüncüsünü ekleyerek 1582 yılında ikinci baskısını üç kitap olarak yayınlamıştır.  Tüm yaşamını denemelerinde adamış olan Montaigne’ nin   başka eseri olmadığı bilinmekle beraber eserine ait şu ifadeleri kullanmıştır: “Ben kitabımı yaptığım kadar da kitabım beni yaptı.”

     Montaigne’ nin bir başka eseri de 1580-1581 yıllarında Avrupa’yı dolaşarak yazdığı 17 aylık gezinin notlarından oluşan “İtalya Seyahati Günlüğü” kitabıdır. Fakat bu kitap çok fazla bilinmemektedir.

    Yöntem

     Araştırmada doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Doküman incelemesi, araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkında bilgi içeren yazılı materyallerin analizini kapsamaktadır (Yıldırım-Şimşek, 2006;189). Sözü edilen her iki eserde de yer alan değerler ile ilgili açıklama, nasihat ve bilgi içeren yazılar tespit edilmiştir. İki eserde de yer alan ortak değerlerin, MEB ve UNESCO’nun onayladığı temel değerlerle aynı özellikleri taşıdığı ortaya konulmuştur.

    Bulgular ve Tartışma

     Devlet yönetiminde yöneticilik yapmış olan Yusuf Has Hacip ve Montaigne insan ve toplum değerlerini evrensel boyutta inceler, sosyal ilişkilerde, idarede ve toplum düzeninde erdemi, adaleti, bilgiyi, dostluğu, çocuk eğitimini, ölçülü olmayı, dürüstlüğü, mutluluğu ve aklı ön plana çıkartır.

  1. Erdem

      Her iki eserde de erdem değerine geniş bir yer verdiği görülmektedir. Yusuf Has Hacip eserinde erdemin temeline bilgiyi koyar ve erdemin herhangi bir bilgiye değil doğru, faydalı olan bilgiye sahip olunması gerektiğini vurgular. Erdemi insanın kendini, benini bilmesi olarak tanımlar:

“Bu bilgiyle kendi başın döner

 Bilemez kendini kendini kendinde uzak

 Bilgi bil, adam ol, yücelt kendini

 Ya da hayvan adını al, insanlardan uzaklaş” (6610-6611)

      Montaigne erdemi insanın kendini bilmesi olarak tanımlar. Eserinde erdemden arınmış kaba ve duygusuz kimseler dünya nimetlerinin zenginliğinde boğulacağını söyler. Gerçek erdem sahibi kişilerin dünya nimetlerinden faydalandığını fakat bunu aşırılığa ve israfa kaçmadan belli bir ölçü içerisinde yaptıklarını vurgular: “Gerçek erdem zengin, kudretli ve bilgili olmasını, mis kokulu yataklarda yatmasını bilir. Hayatı sever; güzelliği de, şanı ve onuru da sağlığı da sever. Fakat onun öz be öz işi, bu nimetleri ölçü ile kullanmasını ve yiğitçe bırakıp gitmesini bilmektir.”

  1. Mutluluk

     Her iki müellifinde eserlerinde mutluluğa atıf yaptığı görülmektedir. Kutadgu Bilig’de bahsedilen kut kelimesi, mutluluk, ikbal anlamlarına geldiği görülmektedir. Eserde mutluluğu Ay-Toldı yani vezir temsil eder. Ay-Toldı karakterini ayın karakterine benzediği için bilgelerin kendisine bu ismi verdiğini söyler:

Ay-Toldı, bilgeler benim adımı

Ve yapımı aya benzetirler dedi (730)

Ay-Toldı’nın temsil ettiği mutluluk kavramı ay gibi kontrol edilemez, değişken ve geçicidir, hiçbir gün diğeri gibi olmaz. Ay ancak dolunay olup dolunca dünyaya faydası olur ve insanlar ondan aydınlık alır. Yusuf Has Hacip  mutluluğun aldatıcı olduğunu, ona gönül bağlamamak gerektiğini vurgular. Ay-Toldı eserin 581. beyitinde hükümdarla tanışır, Kün-Toğdı ve Ay-Toldı ikisi birlikte bir iktidar oluşturur fakat  1045. beyitte Ay-Toldı hastalanır, 1520. beyitte ölür. Bu sebeple eserdeki yeri sadece 940 beyitten oluşmaktadır. Bu durum aynı ayın dolunay süresi gibi geçici ve kısadır.

     Montaigne’ ye göre doğada hiçbir şey saf halde bulunmaz tıpkı keder ve mutluluk gibi. Bunların bazı ilişkilerle kendiliğinden birleşmekte olduğunu ifade eder. Yazar insanın mutluluğunun ancak ölümden sonra mümkün olacağını söyler ve insanın hayatının değişken olduğunu kimsenin son gününü yaşamadan mutlu sayılamayacağını savunur. Bununla birlikte günlük hayat ve mutluluk arasında ilişki kurar ve hayatı fazla ciddiye alan, telaşlı, gergin kişilerin mutluluktan uzak olduğunu belirtir.

  1. Adalet

     Yusuf Has Hacip, eserinde adaleti Kün-Toğdı ile sembolize etmektedir. Kün-Toğdı yani günümüz Türkçesiyle “Gündoğdu” hükümdardır ve adaleti temsil etmektedir. Hükümdarın özelliklerini  güneşe benzetir bu sebeple ismine Kün-Toğdı der:

Hakan dedi: Bilge benim tavrımı

Görüp güneşe benzeterek verdi bu adımı (824)

 Güneş her zaman parlaktır, doğunca bütün dünyayı aydınlatır ve bütün halka eşit şekilde erişir. Hükümdar da halk için çalışır, hizmet eder ve herkes ondan nasibini alır. Eserde törenin vazgeçilmez olduğu belirtilir ve adalet kavramı törenin (kanunun) tarafsız olarak uygulanması olarak tanımlanır. Yöneticilerin adalete sarılması halinde halkın mutlu olacağına işaret eder ve toplumdaki düzenin adaletle sağlanacağına dair mesajlar verdiği görülür.

     Yusuf Has Hacip eserde hükümdarın üç ayaklı bir kürsüde oturduğunu, bu üç ayaklı kürsünün toplumsal düzeni temsil ettiğini ve üç ayaklı şeylerin düz durduğunu, düz olan şeylerinde eğrilmeyeceğini söyler. Üç ayaklı kürsü hüküm verme, adaleti sağlama ve cezalandırma gibi üç temel değer üzerine kuruludur. Hükümdar toplumsal düzeni sağlamada kendi tavrının da eğrilmez, doğru bir tavır olması gerektiğini tasvir eder. Elinde bir bıçak tuttuğunu ve bu bıçakla davacının işini uzatmadan kestiğini söyler. Yani adaleti geciktirmeden davalıyı daha fazla mağdur etmeden uyguladığını belirtir. Tasvirde hükümdarın sağında şeker, solunda acı ot bulunur. Sağındaki şekerin, adaleti bulanları temsil ettiğini ve onların şeker gibi tatlı ayrıldığını söyler. Solundaki acı otun ise zorbalar için olduğunu ve adaleti bulunca acı ot içmiş gibi olduklarını ifade eder. (801-816) Adaleti ve yasaları herkese eşit şekilde uyguladığını ve kimsenin kimseden üstünlüğünün olmadığını anlatır:

“Gerek oğlum olsun, yakın ya da yabancı                                                                        

 Gerek yolcu olsun, konup geçici                                                                                       

 Yasada ikisi de bana birdir                                                                                                

 Karar verirken farklı değildir” (817-818)

   Montaigne’ ye göre adalet önünde kimsenin kimseden üstünlüğü olmadığını söyler. Ona göre kral ile köle, rütbeli ile kendi halinde olan, kadın ile erkek arasında fark yoktur. “Hepsinin ruhları aynı kalıptan çıkmadır” der yani bütün ruhların bir yaratıcı tarından yaratıldığını ve çıplakken kimsenin kimseden farkı olmadığını söyler. Montaigne insanın gerçek değerinin ancak kendi benliğine ait olanlarla belirlenmesi gerektiğini savunur ve Terrence’nin sözüne yer vererek eşitsizliğin eleştirisini yapar: “Ah! Bir insan diğer bir insandan ne kadar farklı olabilir ki…” (Montaigne,2019:116)

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR

blank