ÖZET
II. Abdülhamid döneminin önemli olaylarından biri olan bu mesele Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa ile İstanbul’un ilişkilerinin gerginleşme sine yol açtığı gibi, adadaki madenler ve Balkanlardaki siyasi gelişmeler açısından Avrupalı güçleri de ilgilendirmiştir. Bu çalışma, II. Abdülha mid zamanında takip edilen dış politikayı ve Osmanlı Devleti’nin dağıl ma sürecini yaşadığı dönemde, sahip olduğu toprakları koruma refleksinin ne şekilde tezahür ettiğini, Taşöz adası örneğinde anlamaya yöneliktir. Çalışmanın temel hedefi, Osmanlı Devleti’nin hayati derecede önem verdiği konularda, kendi kararını kendi başına alma kabiliyetini araştır maktır. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti, Rumeli’deki topraklarını kendi hayat alanının kalbi olarak görüyordu. Buradaki topraklarını savunmak için tüm gücünü seferber etmeye çalışıyordu. Bu yüzden sömürgeci devletlerin Kuzey Afrika’daki topraklarını istila hareketlerine karşı silahlı bir savunma yapmaktan kaçınıyordu. Bu politikanın uygulanışı, daha çok 1878 Berlin Kongresi’nden sonra belirgin olmuştur. Fransa’nın 1881 yılında Tunus’u, İngiltere’nin 1882 yılında Mısır’ı işgal etmesine Osmanlı Devleti sadece diplomatik girişimlerle karşı koymayı tercih etmiştir. Osmanlı Devleti XIX. yüzyılın sonunda, – Berlin Kongresi’nden sonra- bir kabuğuna çekilme dönemi yaşamıştır. Savaşa sebep olacak riskli durum lardan kaçınmıştır. Elbette bu durumun istisnaları vardı. Bunlardan birisi 1897 Türk-Yunan Savaşı iken aynı ölçekte bir askerî harekat olmasa da bir diğeri Mayıs 1902’de Taşöz adasına yapılan askerî müdahaledir.
