TR

Yumuşak Güç Nedir? (Tanımı ve Unsurları)

Amerikalı siyaset bilimci ve Clinton dönemi yetkili isimlerinden Joseph Nye, 1980’li yılların sonunda dış politika literatüründe yeni bir kavram sunmuştur. Soğuk Savaş sonrası dönemi tanımlama çerçevesinde bu kavramı, “yumuşak güç” olarak adlandırmıştır. Nye, bu kavramı askeri gücü kullanmanın ötesinde, “yapılması gerekenleri yapmak ve başkalarını kontrol etmek için kullanılabilecek güç” kaynağı şeklinde ele alarak, “başkalarının yapamadıklarını yapmalarını sağlamak için gerekli güç” şeklinde kavramı genişletmiştir. Nye’ye göre ABD, yumuşak gücünü, “süper güç” konumunu pekiştirmek için kullanmalıdır. Nye, 2004 yılında “Soft Power” adlı eserinde, yumuşak güç kavramını çeşitli yönlerden ele almıştır.

Soft-Power-Kitap Yumuşak Güç Nedir? (Tanımı ve Unsurları)
yumuşak güç (soft power) nedir

Yumuşak Güç Unsurları

Nye’ye göre, sert güç unsurlarını ölçmek füze, tank, asker sayısına bağlı olarak kolay ölçülebilir bir işlemdir. Yumuşak güç unsurları ise çetrefilli bir konudur. Nye, yumuşak güç unsurlarını üç ana başlıkta incelemektedir: Kültürel, ideolojik ve kurumsal. Nye’ye göre, yumuşak güç unsurları, bir milletin dünyayı şekillendirmesine yardımcı olan potansiyel unsurlar olarak görülmektedir. Yani, “Eğer bir devlet, kendi gücünü başkalarının gözünde meşru gösterebilirse, isteklerine karşı daha az dirençle karşılaşır.” ve “Eğer bir ülkenin kültürü ve ideolojisi çekici olursa, diğerleri isteklerini yaptırırken karşı taraf daha fazla istekli olur.” Bu bağlamda ABD’nin yumuşak gücünün temeli; liberal demokratik politika, serbest piyasa ekonomisi ve özünde liberalizm olmak üzere insan hakları gibi temel unsurlardan oluşmaktadır. [1] Bu doğrultuda, altı ana başlıkta incelenebilecek bir yumuşak güç anlayışı, yumuşak gücün analizi için kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır:

  1. Ülkenin dijital altyapısı ve dijital diplomasideki yetenekleri.
  2. Milletin, hem kültürel hem de yüksek nitelikli kültürel çıktılarına küresel erişim ve çekicilik boyutu.
  3. Ülkenin ekonomik modelinin çekiciliği, işçi ve işletme dostu olması ve yenilikçilik kapasitesi.
  4. Ülkedeki insan sermayesinin seviyesi, öğrencilere burs desteği ve uluslararası eğitim görmek isteyen öğrenciler için çekiciliği.
  5. Ülkenin diplomatik ağının gücü ve küresel katılım ve kalkınmaya katkısı.
  6. Özgürlük, insan hakları ve demokrasiye bağlılık ve siyasi kurumların kalitesi. [3]

ABD Yumuşak Güç Unsurları ve ABD Yumuşak Gücünün Çöküşü

Nye’nin yumuşak güç kavramını ortaya atmasını izleyen çeyrek yüzyılda, uluslararası ilişkiler sistematiğinde, onun öngörüleri geniş hatlarıyla gerçekleşmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, Soğuk Savaş’tan kazanan taraf olarak çıktıktan sonra, liberalizm başta olmak üzere Amerikan değerlerinin dünya çapında eşsiz bir tesiri oluşmuştur. ABD merkezli tek kutuplu dünya düzeni siyasal teorisyeni Francis Fukuyama, “Tüm dünyanın zaten ulaştığı bir siyasi son noktaya gelindiği” fikrini öne sürmek anlamında “tarihin sonu” ifadesini kullanmıştır. 1980’ler ve 2010’lar arasındaki on yıllarda liberal demokrasi ile yönetilen ülkelerin sayısı 100’den 150’ye yükselmiştir. Wall Street Journal ve Heritage tarafından yayınlanan sıralamalara göre, serbest piyasa kapitalist ekonomilerinin sayısı 40’tan 100’e yükselmiştir. [1] Daha önce , hiç bir dönemde, insanlık tarihinde, bu kadar çok ülkede, yeni bir sistem için, pek çok eski siyasi ve ekonomik düzenlemeden vazgeçilmemiştir. Nye’nin yumuşak güç olarak adlandırdığı unsur, işte bu dönüşümü sağlayan unsurdur.

Uluslararası ilişkiler alanında, Nye’nin savunduğu gibi Amerika Birleşik Devletleri; Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi yeni düzenini destekleyecek uluslararası kurumlar kurmaya ve büyütmeye yönelmiştir. Yakın zamana kadar, başka bir deyişle, 21. yüzyılın ABD, Batı ve onların küresel yumuşak güç imparatorluğuna aitmiş gibi görünmesine rağmen, bu durum çeyrek yüzyılda sekteye uğramış ve yeni bir hal almıştır. Neoliberal ekonomik devrimler, dünyadaki bir çok devleti güçlendirmek yerine zayıflatmıştır, ekonomik dengesizlikler yaratmıştır. Piyasa, -tek başına- devletler ve toplumlar için hiçbir zaman birleştirici bir güç olamamıştır. Bir çok ülkede genel olarak borç artışı, ekonomik eşitsizliğin artması ve istikrarsız büyüme durumları gibi bir dizi olumsuzluklar yaşanmıştır. [4]

ABD’nin Soğuk Savaş sonrası ilk cumhurbaşkanı olan Bill Clinton’a ulusal güvenlik danışmanı olarak hizmet veren Anthony Lake’in de belirttiği üzere, Amerika’nın gelecekteki refahı “yurt dışında demokrasiyi ve liberal değerleri teşvik etmeye” dayanıyordu. ABD ve müttefiki Avrupa’nın nüfuzunu genişletmesiyle birlikte, dünyanın geri kalan sistemlerini dönüştürmek için, “yumuşak güç unsurlarına dayalı bir büyüme yoluna” gitmişlerdir. Bu sırada, George W. Bush’un, Irak müdahalesi sırasında “ABD’yi, ahlaki bir ülke” olarak ilan edip, “ahlaki gerçeğin her kültürde, her zaman ve her yerde aynı olduğunu” söylemesi ile gelişen süreçte, ABD yumuşak gücünün kültürel-ideolojik iddiaları, giderek inandırıcılıktan ve gerçekten uzaklaşmış, dünya devletleri ve toplumları nezdinde güvenilirliğini ve inanılırlığını yitirmiştir. Liberal politikaları uygulayan gelişmemiş ülkelerde ardı ardına ekonomik problemlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, Nye’nin ifade ettiği realiteden kopan ABD yumuşak gücünün meşruiyetine duyulan güven sarsılmış; ABD ve müttefiklerini çıkmaza sokmuştur. [1]

Yumuşak Güç ve Sert Güç

Uluslararası ilişkilerde güç, genellikle askeri ve ekonomik güç bağlamında anlaşılan, kolayca ölçülebilir ‘zor’ terimlerle tanımlanmış ve değerlendirilmiştir. Zor güç unsurları: Güç kullanma, güç tehdidi, ekonomik yaptırımlar veya ödeme teşviklerinden oluşmaktadır. Sert gücün zorlayıcı niteliğinin aksine, yumuşak güç ise; dış politika hedeflerine ulaşmak için olumlu çekicilik oluşturma ve ikna kabiliyeti kullanımı üzerine kuruludur. Yumuşak güç, geleneksel dış politika araçları yerine çeşitli ağlar kurarak, uluslararası kurallar oluşturarak, çekim merkezleri yaratarak oluşturulan bir dünya düzeninden bahsetmektedir.[3]

Ancak, yumuşak gücün ABD’ye yönelik ilk olumlu etkileri bir yanılsamayı beraberinde getirmiştir: Yumuşak gücün, geri dönülemez bir şekilde, ilk andaki gibi kendi başına var olabileceği ve etkisini yitirmeyeceği yanılsamasına yol açmıştır. Gerçekte ise Nye’nin de belirttiği gibi, yumuşak güç her zaman sert gücün bir uzantısıdır ve gelecekte de böyle olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyadaki yeni demokrasilerin çoğu gibi fakir, yoksul ve zayıf hale geldiği, ancak liberal değerlerini ve kurumlarını koruduğu bir gelecek düşünüldüğünde; Amerika’ya benzemek isteyen ülkelerin sayısının bugünkünden daha fazla olması mümkün değildir.

Yumuşak güç, çok kırılgan ve kolayca döndürülebilir bir zemindedir. 2015 yılına kadar internet ve sosyal medya ile birleştirilen yumuşak güç, durdurulamaz bir imaj sergilemesine karşılık, son yıllarda bir çok ülkede sansür uygulamaları görülmüştür. Dünyada bir çok ülkede tepki gören Facebook, Youtube, Twitter gibi internet devleri, içeriklerini sansürlemeleri noktasında büyük politik ve sosyal baskı altındadır.

Günümüzde ise yumuşak güç kavramından, sert güç kavramına tekrar yönelim vardır. Örneğin; Rusya, fiilen Kırım’ı Ukrayna’dan alarak, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana en önemli bölgesel kazanımı elde etmiştir. Ayrıca, Moskova’nın Suriye’deki güçlü eylemleri ve askeri varlığı, orada iç savaş sürecini kendi lehine değiştirmiştir. [1] Bu bağlamda Nye, ordunun ve sert gücün; yumuşak güç üretiminde doğrudan önemli bir rol oynayabileceğini vurgulamaktadır. Nitekim, askeri gücün çekiciliği, savaş zamanında, jeopolitik açıdan hedef bölgede, insanlar tarafından olumlu bir şekilde görülmek veya askeri güçleri tarafına çekmek gibi çok önemli fonksiyonlara sahip olmaktadır.

Sonuç Niyetine

1980’lerin sonunda Nye tarafından ortaya atılan “yumuşak güç” terimi, bir ülkenin başkalarını zorlama olmadan istediklerini yapmaya ikna etme kabiliyeti olarak tanımlanmıştır. Kavramın yaratıcısı olan Joseph Nye, konsepti geliştirirken üç ana yumuşak güç kaynağı belirlemiştir: Politik değerler (ideoloji), kültür ve dış politika (kurumsal). Nye, başarılı devletlerin hem sert güce, hem de yumuşak güce gereksinimi olduğunu ifade ederek; yumuşak gücün, başkalarını zorlama yeteneğinin yanı sıra,  uzun vadeli tutumlarını ve tercihlerini şekillendirme yeteneğini geliştirdiğini öne sürmüştür.

Herhangi bir devlet, sert gücüne dayalı olarak başkalarına hükmedebilir; ancak şirketleri, vakıfları, üniversiteleri, dini kurumları ve diğer sivil toplum kurumlarını da -yumuşak güç unsurlarıyla etkilerse- daha geniş bir alana nüfuz edebilir ve uzun vadeli tutumları kendi lehine değiştirebilir. Nye’nin teorisinde ABD kültürü, idealleri ve değerleri, ABD’nin işbirlikçiler ve destekçiler edinmesine yardımcı olmak için önemli görülmüştür.

Nye’ye göre, yumuşak gücün, dış dünya üzerinde yaygın etkileri vardır, ancak belirli sonuçlara ulaşmak için kolayca kullanılamazlar. Toplumlar günümüzde bilerek veya bilmeden çeşitli Amerikan değerlerini ve kültürünü benimserken, ABD’nin dış politikalarına -gerçekte veya görünürde- karşıdır. Yumuşak güç unsurlarının, olabildiğince gerçeklikten kopmadan kurgulanması, yumuşak gücün ikna kaabiliyetini ve dolayısıyla uzun vadeli etkisini arttırmaktadır. Gerçekçi olmayan tezlerle yumuşak güç sistematiği kurgulanması; yumuşak gücün potansiyel etkileme gücünü azaltmakta ve uzun vadede zararlı olmaktadır.


Kaynaklar

[1] (https://foreignpolicy.com/2018/08/20/the-rise-and-fall-of-soft-power/, Erişim: 19.02.2019)

[2](https://www.foreignaffairs.com/reviews/capsule-review/2004-05-01/soft-power-means-success-world-politics, Erişim: 19.02.2019)

[3] (https://softpower30.com/what-is-soft-power/, Erişim: 19.02.2019)

[4] (https://www.akademikkaynak.com/neoliberalizm-illuzyonu.html, Erişim: 19.02.2019)

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR

blank