TR

Seçim Sistemlerinin Seçmen İradesine Etkisi

1.2 Seçim Sistemlerinin Seçmen İradesine Etkisi

Seçim sistemleri sonuca doğrudan etki eden, sonuç itibariyle seçmenin tercihi kadar önemli bir unsurdur. Cumhuriyetin ilk yıllarında seçim sisteminin belirlenmesi üzerine birçok tartışmanın olduğu bilinmektedir.

CHP, 1931 yılında yaptıkları 4. Kurultayda, tek dereceli seçim sistemini gerçekleştirmek istedikleri bir hedef olarak belirlemiş fakat 1935 yılında bu hedefini değiştirerek iki dereceli sistemin dönemin şartlarına daha uygun olduğunu kabul etmiştir. Tek dereceli seçim sistemi hedefi, çok partili siyasal hayata geçişle birlikte 1946, 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde uygulanmıştır. Tek dereceli çoğunluk sisteminin, mantığı gereği, güçlü ve istikrarlı bir hükümet oluşturması beklenmiştir.[16] Bu dönemlerde uygulanan çoğulcu seçim sistemi sonuçlar üzerine doğrudan etkilidir.

1950 genel seçimlerinde, o seçimde uygulanan basit çoğunluklu liste usulüne göre; Demokrat Parti 416, Cumhuriyet Halk Partisi 67, Millet Partisi ve bağımsızlarda birer vekil kazanmıştır. Aynı seçimde nispi temsil sisteminin bir türü olan d’Hondt sistemi uygulansaydı, Demokrat Parti 275, Cumhuriyet Halk Partisi 200, Millet Partisi 10 ve bağımsızlarda 2 milletvekilliği kazanacaktı.[17]

Örnekte görüldüğü üzere, seçmenlerin aynı iradesi farklı sonuçlar çıkarabilmektedir. Dolayısıyla, bir ülkenin seçim sistemi o ülkenin yönetimsel geleceğini doğrudan tahin etmektedir.

Sonuç

Çalışma kapsamında çoğulcu seçim sistemleri ve nispi seçim sistemlerinin özellikleri incelenmiştir. Nispi seçim sisteminin alt tiplerinden, ülkemizin uyguladığı d’Hondt tipi nispi sistem detaylı olarak incelenmiş ve 1950 seçimleri üzerinde d’Hondt ve o gün uygulanan çoğulcu seçim sisteminin sonuçları kıyaslanmıştır.

Ortaya çıkan sonuçlar bize seçim sistemlerinin seçmen iradesi kadar önemli olduğunu göstermiş ve bu sebepten ülkeler tarafından bu seçim sistemlerinin amaç ve sosyo-kültürel yapıları göze alınarak seçildiğini göstermiştir.

Yine bu bilgilere paralel olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1961’e kadar farklı dönemlerde uyguladığı tek dereceli ve iki dereceli çoğulcu seçim sistemi üzerine yapılan tartışmalar bize bu sistemlerin bilinçli olarak seçildiği görülmüştür.  Tek başına CHP iktidarının devamlılığını sağlayacağı düşünülen çoğulcu seçim sisteminin, Demokrat Parti’yi iktidara taşımasıyla birlikte darbe sonucu hazırlanan 61 Anayasasında nispi temsil sistemine dönülmüştür. Nitekim bir sonraki darbe anayasası olan 82 Anayasasında da bu uygulama sürdürülmüştür.  d’Hondt sistemin tek başına iktidarları, istikrarı engellediği iddiası kısmen doğru olmakla birlikte bu sistemde ülkemizde Anavatan Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar olmuş ve bu durum tek dönemle de sınırlı kalmamıştır. Dolayısıyla istikrar üzerine yapılan atıfın genel bir varsayım olduğu ortadadır.

Bununla birlikte ülkemizde nispi temsil sistemi ile adil temsilin uygulandığı sonucuna da varmak kısmen eksik kalacaktır. Ülkemizde uygulanan %10’luk seçim barajı, adil temsilin önündeki en büyük engeldir. Bu seçim barajının sonucu olarak 2002 seçimlerinde ülkenin %46,16’sı mecliste temsil edilememiştir.

Dolayısıyla iki sistem üzerinde de genel değerlendirmelerin yanısıra, bu sistemleri uygulayan ülkelerin uygulama şekil ve yorumları da önem arzetmektedir.


16 Mehmet Ö. Alkan, Türkiye’de Seçim Sistemi Tercihinin Misyon Boyutu ve Demokratik Gelişime Etkileri, s.155-158

17 Seçim Neticeleri Üzerine Bir İnceleme, CHP Araştırma Bürosu Yayınları, No 7, Ankara, 1959, s.37, aktaran Murat Güvenir, a.g.m, s.220

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR