İlknur Üstün’ ün İkinci bölümde “Ayrımcılık Bağlamında Beyaz Yakalı İşsizliği” ve “Ataması Yapılmayan Öğretmenler” başlıklı iki makalesi yer alıyor. Üstün, “Ayrımcılık Bağlamında Beyaz Yakalı İşsizliği” makalesinde görüşme yapılan beyaz yakalıların iş yaşamında, iş arama ve bulma sürecinde cinsiyetinden, cinsel kimliğin, etnik kimliğinden, dinsel inanışından, bedensel veya zihinsel engelinden, sınıfsal kökeninden sebebiyle maruz kaldıkları ayrımcılığa dikkat çekiyor. Kişiler çalışma yaşamında veya işsiz kaldıkları süreçte özel hayatına dair önyargı ve dışlanma gibi farklı tutum ve davranışlarla karşılaştıklarını hatta bu durumun çalıştıkları yerden ayrılmalarına yol açtığını da belirtmişlerdir. Örneğin; etnik kimliklerinden dolayı iş bulamayan, çalıştırmak istenmeyen Roman, Kürt kökenli insanlar, dini inanışlarından dolayı önyargılara maruz kalan aleviler, cinsel kimliklerinden veya yönelimlerinden dolayı dışlanan LGBTİ bireyler ve cinsiyetlerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalan kadınlar… Ekonomik kriz dönemlerinde ilk gözden çıkarılan yedek işçi ordusu kadınlar, iş görüşmelerinde ‘evlenirsin, hamile kalırsın, çocuk yaparsın’ bahaneleriyle iş başvuru reddedilen kadınlar, işe kabul edilip çalışmaya başladığında ise hamile olduğu öğrenildiğinde veya doğum yaptığında ilk fırsatta işten çıkarılan kadınlar, iş yerinde tacize ve mobbinge maruz kalan kadınlar, yönetici olma fırsatı olduğunda toplumsal cinsiyet rollerinin kadına yüklediği ev içi bakım ve temizlik işlerinden dolayı kabul etmeyen veya uygun görülmeyen, kariyer aşamasında cam tavana takılan kadınlar…
İlknur Üstün’ ün “Ataması Yapılmayan Öğretmenler” adlı makalesinde beyaz yakalı işsizliği içerisindeki ataması yapılmayan öğretmenlerin özel durumuna dikkat çekmiştir. Mesleklerini yapamayan öğretmenlerin, işsizliğin yarattığı etkinin yanı sıra öğretmenlik yapamamalarının da yol açtığı ruhsal sıkıntılara ve hayal kırıklığına değinilmiştir. Ekonomik koşulların değişmesi nedeniyle öğretmenlik, özel okullar, dershaneler ve devlet için sözleşmeli çalıştırılan ucuz işgücü olarak kullanılmaktadır. Maruz kaldıkları adaletsizlik ve eşitsizliklere karşı sesleri duyurmak için bir araya gelen öğretmenler ‘Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’ nu kurmuşlardır.
Kitabın diğer yazarlarından Tanıl Bora’ nın ikinci bölümde üç tane makalesi bulunuyor. Bunlar; “Beyaz Yakalıların İş Bulma ve Geçinme Stratejileri”, “ ‘KPSS’ ye Sığındım…’ İşsizler, Seçme Sınavları, Stres ve Adalet Duygusu” ve “Bankacılık: Üzgün ve Sağlıksız Adamlar, Kadınlar” makalelerinden oluşuyor. İlk olarak Bora’ nın, “Beyaz Yakalıların İş Bulma ve Geçinme Stratejileri” başlıklı makalesinde, işsizlik sürecinde beyaz yakalıların iş aramak ve geçinmek için kullandıkları stratejiler yer almaktadır. Görüşme yapılan beyaz yakalıların bu süreçte işsizlikle mücadele etmek için farklı yollar geliştirdiklerinden bahsedebiliriz. Kısa süreli, geçici veya parça başı işlerde çalışmak, KPSS’ ye hazırlanmak, masrafları kısmak, eldeki birikimle idare etmek, eldeki parasal değere sahip eşyaları satmak, kendini dış dünyadan soyutlamak veya insanlarla görüşmemek gibi davranışlar içerisinde olduklarını belirtmişlerdir. İnsanların yaklaşımları, bir kişinin mezun olması ve sonrasında iş bulamaması kişinin kendi suçuymuş gibi görünüyor. Beyaz yakalı işsizler bu süreçte kendilerini değersiz ve işe yaramaz hissettiklerini de belirtmişlerdir. Beyaz yakalılar, iş bulma sürecini ele alırken, sahip oldukları akademik ve çevresel birikimlere göre sınıflandırmışlardır. İyi okullarda okumuş veya okula başarıyla bitirmiş, akademik uzmanlığa veya iş tecrübesine sahip, iş sahası ile ilgili çeşitli alanlarda sertifikalar edinmiş beyaz yakalıların ve bunların kimisine sahip üniversite mezunu beyaz yakalıların bulduğu işi beğenmeme lüksünün dışına çıkarak geçinebilmek veya en azından eline para geçmesi amacıyla işlere başvurduklarını belirtmişlerdir. Burada beyaz yakalıların iş arama sürecinde tercihlerinin bembeyaz yakadan beyazımsı yakaya ve sonrasında da mavi yakaya doğru genişletilen bir sınıflandırma görüntüsü oluşturdukları söyleyebiliriz.
Tanıl Bora’ nın ikinci bölümdeki “ ‘KPSS’ ye Sığındım…’ İşsizler, Seçme sınavları, Stres ve Adalet Duygusu” adlı diğer makalesinde hemen hemen her üniversite mezunu beyaz yakalının KPSS’ ye girerek şansını denediği sürece değinmiştir. KPSS’ ye hazırlanmamak, sınava girmemek çevredeki insanlar tarafından kolaylıkla iş sahibi olmamak olarak algılandığına dikkat çekmektedir. KPS Sınavı’ na şansını denemek için girenlerin yanında birinci önceliği memur olmak ve bunun için uzun bir mesai harcayan kişilerin varlığı da söz konusudur. Bora’ nın bu bölümdeki “Bankacılık: Üzgün ve Sağlıksız Adamlar, Kadınlar” adlı son makalesinde bankacılık sektöründeki iş olanakları, çalışma koşulları ve kriz dönemlerinden en çok etkilenen, işsiz kalan beyaz yakalı grubu değerlendirilmektedir.
Bankacılık sektörü, saygınlık, donanımlı, prezentabl bir imaj ve mevki olarak önemli bir örnek olmasının aksine, görüşme yapılan beyaz yakalıların ifade ettiklerine göre, bankacılık sektörü deyim yerindeyse kullan-at tarzı bir istihdam tipini benimseyen, esnek, güvencesiz ve yıpratıcı bir ortam sunmaktadır. Ayrıca, çalışanlar ve iş arayanlar, çalışma durumlarını etkilemesinden endişe ettikleri için bu tür bir ortamda çalışmaları söz konusunda hak arayışı içerisine giremediklerini de belirtmişlerdir.
SONUÇ
İşsizliğe, iş bulamayan beyaz yakalıların gözünden bakarak anlatmaya çalışan bu kitap, pek de iç açıcı konulardan bahsetmediği bir gerçektir. Bu kitabın amacı, insanların işsizlik gerçeğiyle yüzleşerek karamsarlığa kapılmasına yol açmak değil, bitmek bilmeyen işsizlik sorunun kapitalist sisteme bağlı olduğu göstermektedir. Kapitalizmin gelişen teknolojiyle birlikte artık vasıflı veya vasıfsız işgücüne duyduğu ihtiyacın azalması sonucudur. Türkiye’ de 15-29 yaş arasında 20 milyon insan yaşıyor. Bunlardan 5,5 milyonu öğrenci, 6 milyonu çalışıyor, 2,5 milyonu hem okuyor hem de çalışıyor. Geriye kalan 6 milyon genç ise ne okuyor ne de çalıyor. Bu 6 milyon genç ‘kayıp nesil’ olarak ifade ediliyor. Yüksek Öğretim mezunu, 2018 ve 2019 TÜİK işsizlik verilerine baktığımızda da; 2018 işsizlik verilerine göre 15-64 yaş arası işsizlik oranı %12,4 iken 15-24 yaş arası üniversite mezunu işsizlik oranı %30,6 ‘ dır. TÜİK 2019 üniversite mezunu işsizlik verileri ise, 15-64 yaş arası %13,7 15-24 yaş arası ise %35,6 olarak açıklanmıştır. Yine TÜİK’ in 2019 Ağustos ayında gençlerin işgücüne katılımını ölçmek için yapmış olduğu ankette 613 bin kişi “ İş aramaktan ümidimi kestim.” yanıtını vermiştir. 11 milyon 417 bin kadın ise ev işleriyle meşgul olduğu için işgücüne katılamadıkları belirtilmiştir. Bu noktada “üniversite diploması = iş” denklemini değerlendirdiğimizde de, işsizliğin kaynağını kendimizde aramak yerine sistemde aramamız gerektiği ve beyaz yakalı işsizliğine karşı dayanışma işbirliği içinde örgütlenme gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Bora T. Erdoğan N. ve Diğerleri (2011), “Boşuna Mı Okuduk?” Türkiye’ de Beyaz Yakalı İşsizliği, İletişim Yayınları http://www.tuik.gov.tr
Yüce K. (2014), İşsizliğin Renklerini Ayırt Edebilmek, İş Ahlakı Dergisi, Sayı: 7, Sayfa: 165-173